Hükümetin “vatandaşlar çiftliği’nde” tüm vatandaşlar eşit ama bazı vatandaşlar daha mı eşit?
Normalde bu köşede eğitim sistemini, öğrencilerin geleceğini, öğretmenlerin sorunlarını yazarım. Ama uzun zamandır fark ediyorum ki, sınıfın dört duvarında okul bahçesinde konuşulanlar ile ülkenin siyaset sahnesinde yaşananlar birbirinden kopuk değil. Eğitim dediğimiz şey, aslında içinde bulunduğumuz toplumsal yapının aynasıdır. Eğer sosyal hayatta ve siyasette eşitlik yoksa okul bahçesinde eşitlik aramak öğrenciye eşitlikten söz etmek riyakârlık olur.
İşte bu yüzden, bu yazıda ders kitaplarındaki “eşitlik” tanımından değil, hayatın içindeki eşitsizlikten; eşitlik üzerine alegorik bir tarzda masal tadında yazılmış olan George Orwell’in Hayvan Çiftliği’nden yola çıkarak bahsedeceğim. Çünkü 1945 yılında yazılmış romandaki karakterler, bugünün Türkiye’sinde karşımıza bambaşka isimlerle, yüzlerle ama aynı rollerle çıkıyor.
George Orwell’in Hayvan Çiftliği kitabında, insanlar tarafından sömürülen hayvanların tek amacı vardı: Tüm hayvanlar özgür olacak, adalet yerini bulacak, kimse kimsenin sırtından geçinmeyecekti.
Bu sebeple tüm hayvanların sloganı: “Bütün hayvanlar eşittir”di.
Ne var ki zaman geçtikçe, “Bütün hayvanlar eşittir” cümlesinin yanına küçük bir ek yapıldı:
“AMA BAZILARI DAHA EŞİTTİR.”
Türkiye’de de siyaset, uzun yıllardır benzer bir döngü izliyor. Seçim meydanlarında verilen adalet, eşitlik sözleri iktidara gelindiğinde bürokrasinin koridorlarında yavaş yavaş değişiyor,. başlangıçtaki eşitlik söylemi, yerini ayrıcalıklı kesimlere sağlanan imtiyazlara bırakıyor.
“Herkes eşittir” ilkesi Anayasanın ilk maddelerinde, okul kitaplarının başında, miting kürsülerinde yer alırken hayatın içine baktığımızda görüyoruz ki, eşitlik bir masal; ayrıcalık ise ete kemiğe bürünmüş, her sokak köşesinde ,toplumun ve siyasetin her alanında karşımıza çıkan acı bir gerçek.
EŞİTSİZLİK ZEHİRLİ BİR SARMAŞIK GİBİ TOPLUMUN HER ALANINI SARMIŞ
Eşitsizlik siyaset, ekonomi, eğitim, sağlık vb. tüm alanlara bulaşmış sari bir hastalık olmuş sanki.
Ekonomide, pazar torbasını doldurmaya çalışan milyonlar, her ay etiketlerin değiştiğini görürken; çöpten marketlerin son kullanma tarihi geçmiş ürünlerini toplamaya çalışan garibanlar sosyal medya ve televizyonlarda krizden zenginleşmenin formülünü bulan ,zenginlerin hoyrat yaşamlarını seyrediyorlar. Ekonomideki yük, hep çalışanın, emeklinin, küçük esnafın sırtına biniyor; “Büyük balık” ise her krizde yüzmeyi başarıyor. İhaleler, hep “tesadüfen!” aynı isimlere gidiyor. Vergi yükü, emekçiye ve küçük işletmeye binerken; belli gruplara sağlanan vergi muafiyetleri, eşitlik masalının altını boşaltıyor.
SİYASET VE HUKUKTA DA EŞİTSİZLİK KOL GEZİYOR
Siyasette, seçim meydanlarında........
© HalkTV
