menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Oyun Atölyesi’nden Baba: Bir zihnin çöküş portresi

12 1
29.11.2025

Ömür uzadıkça sorunlar da artıyor. Demans, özellikle ileri yaşlarda görülen ve hafızayı, düşünme becerilerini ve günlük yaşamı sürdürebilme yeteneğini bozan bir beyin fonksiyonu kaybı. Alzheimer hastalığı, tüm demans vakalarının yaklaşık yüzde 60–70’ini oluşturan en yaygın tür. Dünyada 55 milyonun üzerinde demans hastası olduğu tahmin ediliyor ve bu rakamın nüfus yaşlandıkça 2030’da 78 milyona, 2050’de 139 milyona çıkması bekleniyor. Yani hastalık, modern çağda en hızlı artan sağlık sorunlarından biri hâline geldi. Toplumda görülme sıklığı yaşla belirgin şekilde artarken 65 yaş üstünde her 10 kişiden 1’inde, 85 yaş üstünde ise her 3 kişiden 1’inde demans bulgularına rastlanıyor. Bu nedenle Alzheimer çoğu zaman “yaşlılığın sessiz pandemisi” olarak anılıyor.

İçinizi sıkmak için böyle bir giriş yapmadım ve bu hafta bir sağlık köşesi de yazmayacağım. Oyun Atölyesi’nin sahnelediği, Florian Zeller’in yazdığı Baba oyununu farklı katmanlarda konuşacağız.

Yazar, yönetmen Florain Zeller

Florian Zeller’in adı bugün, çağdaş Fransız tiyatrosundan çok daha geniş bir alanda dolaşıyor; roman, tiyatro ve sinema arasında gidip gelen bir hikâye mimarından söz ediyorum. Ama bütün bu disiplinler içinde hem yazarlığını hem de yönetmenliğini en berrak biçimde kristalize eden eseri Baba / Le Père / The Father. 2012’de Paris’te Théâtre Hébertot’da sahnelenen oyun, Molière En İyi Oyun Ödülü’nü aldıktan sonra Londra ve Broadway’e uzanarak on yılın en çok tartışılan metinlerinden biri hâline geldi. Zeller’in aynı metni 2020’de bu kez The Father adıyla İngilizce bir senaryoya dönüştürüp kendi ilk uzun metraj filmi olarak yönetmesi, tiyatro–sinema hattında eşine az rastlanır bir karşılaşmanın kapısını açtı.

1979 doğumlu genç yazar Zeller, önce romancı olarak adını duyuruyor; ama onu uluslararası ölçekte belirleyici kılan metinler tiyatro oyunları. Fransız basını ve The Guardian gibi yayınlar, 2010’lardan itibaren Zeller’i “Avrupa’nın en heyecan verici tiyatro yazarlarından biri” diye anmaya başlıyor. Zeller’in metinlerinde ortak birkaç damar var: aileyi bir “duygusal güvenlik alanı” değil, kırılgan bir psikolojik labirent olarak kurması; karakterlerinin zihnini güvenilir bir referans noktası olmaktan çıkarması; zamanı ve mekânı klasik dramatik gerçekçiliğin dışına iterek kayganlaştırması oldukça cesur tercihler. Aile yılı kapsamında aileyi kutsamak yerine, aileyi oluşturan bireylere gerçeklikleriyle bakabilmek hepimize iyi gelecektir diye düşünüyorum.

Yazar tam da ihtiyacımız olan bir yerden, çok büyük olaylar anlatmak yerine küçük bir dairenin, birkaç odalı bir evin içine sıkışmış gündelik hayat kırıntılarından yola çıkıyor. İşte bu sebeple yerel değil, evrensel bir dili var. Hikâyeleri Paris’te geçiyor ama herhangi bir ülkenin yaşlanan babasına, depresyondaki annesine, kaybolmuş oğluna kolayca tercüme edilebiliyor.

Sinema yönetmeni olarak Zeller ilk filmini 2020 yılında kendi oyunu Baba ile yapıyor. Senaryosunu, yıllardır birlikte çalıştığı Christopher Hampton ile birlikte İngilizce yazıyor ki Hampton zaten Zeller’in oyunlarını Fransızcadan İngilizceye çeviren isim. Doğrudan İngilizce düşünülmüş olmasıyla ikinci bir beden kazanan senaryo, yazarın hayalini kurduğu Oscar ödüllü oyuncu Anthony Hopkins’e daha kolay ulaşabilmesinin de yolu oluyor.

Olivia Colman, Anthony Hopkins (Baba filmi)

Zeller’in tiyatro evreninde Baba tek başına durmuyor; “aile üçlemesi”nin tam orta halkası. 2010 yılında yazdığı La Mère(Anne), çocukları evden ayrıldıktan sonra yalnızlık ve depresyonla baş etmeye çalışan bir kadının iç dünyasına odaklanıyor. Bu haftanın konuğu Le Père(Baba), 2012 yılından. Demans belirtileri gösteren André’nin, kızının ve çevresindekilerin gözünden giderek çöken bir benlik deneyimini aktarıyor. Üçlemenin son ayağı, 2018’de yazdığı Le Fils(Oğul), ebeveyn boşanması sonrası depresyon ve intihar düşünceleriyle boğuşan bir gencin hikâyesini anlatıyor.

Üçlemeyi birleştiren şey........

© HalkTV