menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

PYD nereye koşuyor?

8 0
previous day

Suriye’deki devrim, hem büyük zorluklarla hem de kararlılıkla ilerleyen bir mücadelenin simgesi olarak dirençli ve inançlı bir halkın neler başarabileceğini tüm dünyaya gösterdi. Suriye’de 2011 yılında başlayan halk devrimi, fasid bir rejime karşı özgürlük ve insanlık onuruna yaraşır bir yaşam talebinin sembolü haline gelmiştir. Bu süreçte büyük bedeller ödeyen Suriye halkı, yaşadıkları derin acılara rağmen, özgür ve adil bir gelecek umudunu kaybetmeden emin adımlarla yoluna devam etmektedir.

Suriye halkı, yıllarca baskıya, zulme ve işgale karşı büyük bir mücadele verdi. Özgürlükleri ve onurları için büyük bedeller ödeyen bu halk, geçmişin acılarını geride bırakarak özgür bir geleceğe doğru adım atarken, aynı zamanda siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlarla da büyük bir inanç ve kararlılıkla mücadele ediyor.

Ülkenin yeniden imar ve inşası, etnik ve dini temelli ayrımların bertaraf edilerek toplumun sulh ve esenlik içerisinde bir arada yaşayacağı bir zeminin tesis edilmesi için sarf edilen olağanüstü gayretlere mukabil; Suriye’nin kırılgan iç dinamiklerini kaşıyarak, etnik ve mezhepsel fayları derinleştirip bir iç savaş senaryosuna zemin hazırlamak amacıyla başta İsrail olmak üzere bazı dış güçlerin müdahalesi, bu süreci daha da karmaşık hale getirmektedir. Bu müdahaleler, Suriye’nin istikrarına ciddi tehditler oluşturarak ülkenin toparlanma yolundaki çabalarını engellemektedir. Özetle: On üç yılı aşkın süredir devam eden iç savaşın yarattığı ağır tahribata ek olarak, Suriye'de Dürziler, Nusayriler ve Kürtler gibi etnik ve mezhebi gruplar üzerinden kurgulanan ayrıştırıcı ve provakatif girişimler, ülkenin kalıcı bir istikrara ulaşma sürecini geciktirmektedir.

Bu kritik süreçte, hem Türkiye’nin iç dengeleriyle doğrudan ilişkisi hem de bölgenin karmaşık sosyo-politik yapısı bağlamında, Suriye’deki Kürtlerin ve özellikle PYD’nin tutumunu yeniden değerlendirmek büyük önem taşımaktadır. Zira Suriye’nin istikrara kavuşması, yalnızca bu ülke halkı için değil, aynı zamanda tüm bölge açısından barış ve güvenliğin tesisi anlamında hayati öneme sahiptir.

Baas rejiminin en fazla mağdur ettiği kesimlerin başında Kürtler yer almasına rağmen, PYD; zaman zaman Baas rejimi ve İran, yeri geldiğinde ABD ile iş tutarak, Suriyeli kardeşlerini en zor dönemlerinde yalnız bıraktı. Dahası, bu insanların destansı direnişini Batılı bir jargonla 'cihadizm' ve 'terörizm' olarak nitelendirip, bu mücadeleye sırt çevirdi. Bugün bile, Şam hükümetinin eski rejim artıklarına karşı yürüttüğü mücadeleyi ‘Alevi Katliamı’ diye niteleyerek mahkûm etmektedir. PYD’nin çifte standartlı yaklaşımını terk etmesi, çıkar odaklı politikalar yerine Suriye’nin bütünlüğünü gözeten yapıcı bir dil ve politika tercih etmesi gerekir.

PYD başta olmak üzere PKK çatısı altında tasnif edilebilecek tüm yapıların (DEM Parti dahil) Sol/Seküler ideolojilerden devşirerek taşıdığı genler,........

© Haksöz