menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dört kitap, üç davet, bir eski ülke

137 0
06.06.2025

Bir dönemin bittiğinin en net işareti birbirine yakın yaşta, benzer meslekleri yapan, aynı şehirde yaşayan ve anı çevrelerde dolaşan insanların ardı ardına anı kitapları yazmasıdır. New York böyle bir süreçten geçiyor şimdi. Vanity Fair’i 25 sene yöneten Graydon Carter, Hollywood’un en önemli isimlerinden Barry Diller, dünyanın en başarılı restoran projesi olarak nitelendirilebilecek Balthazar’ın sahibi Keith McNally’nin anı kitapları peş peşe yayınlandı. Bu listeye 50. sezonunu tamamlayan skeç komedi programı “Saturday Night Live”ın yaratcısı Lorne Michael hakkında yazılan biyografik kitabı da ekleyebiliriz. Hayatları birbiriyle kesişen, New York’a damgasını vuran isimler yaşları ilerledikçe yaşadıklarını aktarmak istiyorlar. Çünkü onlar ömürlerini son dönemecine girerken aynı zamanda bir dönem de bitiyor.

Benzer bir anı kitapları dalgası bu aralar İstanbul’da da yaşanıyor. Yine yolu birbiriyle kesişen, belli zamanlarda belli yerlerde yan yana yer alan, zaman zaman birbiriyle kavga eden, ama hepsi bir şekilde bağlantılı isimlerin anı kitapları yayımlanıyor. Bu yaz plaj çantamı bu kitaplar dolduracak.

ŞAHİN ALPAY’IN BULUNAMAYAN KİTABI

İlk anı kitabı yıllarca Cumhuriyet’te, ardından da Milliyet’te çalışan Şahin Alpay’dan geldi. FETÖ soruşturması kapsamında tutuklu yatan Alpay iki koca ciltle anılarını yazdı ve geçmişiyle hesaplaştı. İlk cildi tek okuyabilen tanıdığım Ertuğrul Özkök’ten duyduğum kadarıyla kendisiyle son derece dürüst bir hesaplaşma olmuş Alpay’ın anıları.

İstanbul’da gezmediğim kitapçı kalmadı ama kitapları çok merak etmeme rağmen bir türlü temin edemedim. Çoğu kitapevinde kaydı bile yoktu. Korku mu acaba? İnternet’ten sipariş vereceğim ama ben de fişlenmekten korkuyorum. Şaka bir yana, merakla bekliyorum.

Şahin Alpay’ın basındaki bir önemli rolü Fethullah Gülen’i meşrulaştırmaksa, bir diğer rolü de ondan önce Cumhuriyet’teki iç kavganın bir anlamda entelektüel altyapısını hazırlamaktı. Yurtdışı yasağı kalktıktan sonra Hasan Cemal’in davetiyle Cumhuriyet’te Karl Popper üzerine iki sayfa hazırlıyor Alpay. Bu yazılar başını İlhan Selçuk’un çektiği gazetenin geleneksel kanadını çıldırtıyor. Hasan Cemal’in tabiriyle “vazonun kırılması”nın ilk adımı İlhan Selçuk’un Cumhuriyet’teki bu “sızıntılar”dan duyduğu rahatsızlık.

O dönem Hasan Cemal’in yayın yönetmenliği yaptığı Cumhuriyet’te geleneksel kanadı—“şeker abiler”—öfkelendiren bir yazar da Osman Ulagay. Cumhuriyet sayfalarında serbest ekonomiye destek veren, 1989’da da SHP-DYP koalisyonunu savunan Ulagay’ın yazıları bardağı taşıran son damla oluyor.

Başta Hasan Cemal’in ve o döneme tanık olmuş başka eski Cumhuriyet’çilerin kitaplarından bu süreci ayrıntılarıyla biliyoruz zaten. Şimdi söz sırası Osman Ulagay’da.

CEMALLER’İN EVİNDEKİ ULAGAY DAVETİ

“Türkiye’de 82 Yıl” adıyla yayımlanan anılarında Özallı yıllar ve Cumhuriyet’teki kavga 20 sayfadan az tutuyor. Zaten kitap şaşırtıcı derecede kısa, 200 sayfanın biraz üzerinde. Hasan Cemal’in söylediğine göre Ulagay çok zor yazar “ama yazdı mı da iyi yazar.”

Hasan Cemal bunu Osman Ulagay’ın kitabı için evinde verdiği davette söylüyor. Boğaz sırtlarındaki evdeki davet güneş batmadan önce bahçede yeşil erik, kiraz, kuruyemişler ve “guac and chips” ile başladı, ardından konuklar evin salonuna geçti. Yaşları epey ilerleyen Ulagay ve Cemal bir ara soğuktan şalla korundular.

Ulagay kendi kitap kapağının resmini taşıyan pastayı keserken tereddüt etti. Kapakta kendi fotoğrafı yer alıyor ve insanın kendi suratına bıçak darbesi indirmesi kolay olmasa gerek.

Sınırlı sayıdaki davette görebildiğim gazeteciler Sedat Ergin, Deniz Alphan, Hülya Ekşigil, İsmet Berkan, Elçin Yahşi ve Şelale Kadak’tı. Ayrıca “Upper Cihangir”den Deniz Türkali de konuklar arasındaydı.

Hasan Cemal her zamanki gibi çok sempatik, çok tatlıydı. İnsan ona kızamıyor. “Hayat dostlarla güzel, hayata tahammül dostlarla fevkalade, yaşamak güzelse o da dostlar sayesinde,” diye başlayan çok içten bir konuşma yaptı. “Dostlar böyle elini uzattığın vakit tutcağın biri; tuttuğun vakit rahatlarsın. Sevgili Osman da onlardan biridir.” Daha sonra elini uzatıp Ulagay’ın elini tuttu.

“Yarım yüzyıldır, Cumhuriyet’ten beri sürüyor dostluğumuz Osman’la,” diye devam etti Cemal. “Hatta Cumhuriyet’ten bile önce.” Amerikalıların “pregnant pause” dediği bir sessizlikten sonra herkes kahkahayı bastı, birisi “Yani........

© Habertürk