"Altan abi…"
YAKIN tarihe bizzat içinde yaşayarak, hatta bazı yaşananların da aktörü olan çok az kişi kaldı…
Özellikle de yaşadıklarını özümseyip, neler olup bittiğini bütün şeffaflığı ve gerçekçiliği ile aktaran çok az gazeteci kaldı…
Altan Öymen, aramızdaki ismiyle “Altan Abi…” de bunlardan biriydi.
Uzun süredir hastalıkla boğuşuyor, sıkıntılı günler yaşıyordu.
Son görüşmemiz Ankara’da TBMM kulisinde oldu.
Kahkaha attı…
O her zamanki gibi neşelendiğinde karşılaştığımız o meşhur tavrını sergiledi…
Cümleleri karıştıran, hızlı konuşmaya çalışıp da bir türlü söyleyeceğini söyleyememe tıkanıklığı karşısındaki çaresizliğini, vücut hareketleri ile yenen tarzını sergiledi...
Birlikte koridorlarda yürürken, baba ocağına gelmiş bir genç gibi mutluydu…
Birkaç kez mutlu olduğunu dile getirmekten de geri durmadı…
Öncesinde, bir yıl kadar önce İstanbul’daki evinde buluşmuştuk…
Eşini kaybetmiş olmanın üzüntüsü içindeydi…
En son ziyaretimde sohbetimizde eşi de vardı.
Gençlik yıllarından söz etmiş, yaşadıklarını aktarmıştı…
Bir ara, “Altan abi, 19 yaşında olduğunuz tarihten, 1951’den başladınız, 2015’e kadar getirdiniz. Peki bugünü ne zaman yazacaksınız?” diye sordum…
Bu tür sorular karşısında sergilediği tavrını yineledi, elini çenesine götürdü, hazırlıkları olduğunu, ancak eskisi kadar çalışma odasında vakit geçiremediğini belirtti.
Genç bir meslektaşımız ile nehir söyleşisi tadında bir kitabın ardından yeni bir hazırlığa başladıklarını ve bitmek üzere olduğunu anlattı.
Kuzeni Onur Öymen ile kardeş olan babalarının yaşam öyküsünü kitaplaştırdıklarını anımsattı.
Başöğretmenin Ardında isimli ortak kitap geçen yıl çıktı…
Eşini kaybettikten sonra, kendi sorunlarının da baş........
© Habertürk
