Bal, tereyağı ve ekmek peşinde
“Amrum”, Fatih Akın’ın yeni filmi… Akın’ın senaryosunu Alman yönetmen ve senaryo yazarı Hark Bohm ile birlikte yazdığı film, İkinci Dünya Savaşı’nın son haftalarında Kuzey Denizi’ndeki Alman adası Amrum’da geçiyor. Hark Bohm’un çocukluk anılarına dayanan filmin ana karakteri, 12 yaşındaki Nanning Bohm...
Açılış sahnesinde Nanning (Jasper Billerbeck) ve arkadaşı Herrmann’ı (Kian Köppke), Tessa Bendixen’in (Diane Kruger) patates tarlasında görüyoruz. İkisi de harçlıklarını çıkarmak için değil, evlerine tereyağı ve süt götürmek için çalışıyorlar orada. Savaş nedeniyle çocuk ve gençlerden oluşan mültecilerin Polonya’dan geldiği gün, Tessa “Hitler’in savaşı yakında bitecek” diyor öfkeyle. Savaştaki babasının yakında eve döneceğini düşünen Nanning, akşam evde hamile annesi Hille (Laura Tonke) ve teyzesi Ena (Lisa Hagmeister) ile paylaşıyor Tessa’nın söylediğini. “Savaşın biteceği” tahminine annesinin hiç beklemediği şekilde çok kızdığını gören Nanning, Tessa’nın adını vermemekte direniyor. Ama yine de Hille, şüphelendiği Tessa’yı parti yetkilisine şikâyet etmekten geri durmuyor. Hem de evde yiyecek ekmek bulmakta zorlandıkları, Hitler’in sonunun geldiği o günlerde… Böylelikle, biz de Nanning’in annesinin sıkı bir Nazi, savaştaki babasının ise bir SS olduğunu öğreniyoruz.
Tessa, “savaşta askerîn morali bozmak” gibi saçma bir suçtan mahkemeye çıkacağını öğrendiğinde, muhbir olduğu gerekçesiyle Nanning’i tarlasından kovuyor. Tessa’nın oğluna verdiği gıdaların kesilmesiyle iyice zor durumda kalan Hille, Berlin’den gelen kötü haberlerle sarsılıp depresyona girdiği günlerde doğum yapıyor. Emzirmesi gereken bebeği olmasına rağmen yemeden içmeden kesiliyor. Nanning de bunun üzerine annesini hayatta tutmak için elinden geleni yapmaya karar veriyor.
“Amrum”un hikâyesi, 12 yaşında bir çocuğun, inat ve azimle hedefine ulaşmak için yaptıkları üzerinden şekilleniyor. Amacı, sadece eve yiyecek getirmek değil üstelik. Kıtlık ortamında çok daha zor bir hedefi var: “İçine bal ve tereyağı sürülmüş beyaz ekmek” bulmaya çalışıyor annesine. Çünkü doğum yaptıktan sonra Hille başka hiçbir şey yemek istemediğini söylüyor ve Nanning bunu çok ciddiye alıyor. Annesinin açlıktan ölmesinden korkuyor ve onu hayatta tutmaya karar veriyor. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, eve tereyağı girmesini sağlayan Tessa’yı ihbar eden annesini hiçbir şekilde sorumlu tutmaması veya suçlamaması... Tam aksine, tarladan kovulmaktan ve eve yiyecek getirememekten ötürü suçluluk duyar gibi bir hali var. Annesinin neden çavdar ekmeği ve patates yemediğini hiç sorgulamıyor mesela. “Her şeyi maç maç düşünüyoruz” diyen profesyonel futbolcular gibi o da hedefinin aşamalarına odaklanıyor sadece ve önce fırıncının beyaz ekmek yapması için buğday unu aramaya başlıyor.
Ne kadar saçma gelirse gelsin, Amrum’un savaştan tek koluyla dönen fırıncısı gibi saygı duyuyoruz Nanning’in “ballı tereyağlı beyaz ekmek” bulma çabasına… Babasının SS, annesinin asap bozucu bencil ve fanatik bir Nazi, kendisinin ise partinin gençlik örgütü üyesi olmasını bir yana bırakıp “sahada verdiği mücadeleyi” seyrediyoruz.
Olayın en dikkat çekici yanı, tam tersi olması gerekirken 12 yaşında bir çocuğun kendi dertlerini boş verip kibirli annesinin isteği........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein