menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

"Saykoterapi": Aşk ve ölüm

34 17
yesterday

Tolga Karaçelik’in yazıp yönettiği “Saykoterapi: Bir Seri Katil Hakkında Yazmaya Karar Veren Yazarın Sığ Hikayesi” (Psycho Therapy: The Shallow Tale of a Writer Who Decided to Write about a Serial Killer), New York’ta çekilen, çoğunlukla Amerikalı oyuncuların rol aldığı İngilizce bir film…

Prömiyerini New York Tribeca Film Festivali’nde gerçekleştiren ve Seyirci Ödülü’nü kazanan filmin uzun adının, hikâye hakkında doğru izlenim verdiğini söyleyemem. Evet, “mecburen alınmış bir karar” var ama John Magaro’nun oynadığı ana karakter Keane’in seri katiller hakkında yazmak gibi bir arzusu yok. Açılış sahnesinde gördüğümüz gibi onun asıl hedefi, M.Ö. 40 bin yılında geçen bir aşk hikâyesi yazmak… Türünün belki de son temsilcisi olan Neanderthal erkek ile homo sapiens kadın arasında geçen bir öykü bu… İkinci sahnede ise ölüm korkusu çıkıyor karşımıza. Film de aşk ve ölüm korkusu üzerine kurulu...

Yıllardır üstüne düşündüğü halde bir türlü geliştiremediği aşk hikâyesinden vazgeçmek istemiyor Keane. Arkadaşlarının dalga geçmesine, menajerinin (Ward Hurton) beğenmemesine rağmen iyi bir fikir bulduğuna olan inancı tam. Emekli seri katil olduğunu söyleyerek onunla bağlantı kuran Kollmick’in (Steve Buscemi) önerisini de pek ciddiye almıyor zaten. Seri katil veya kurbanların psikolojisi, ilgisini çekmiyor. Ama sarhoş olduğu gece eşi Suzie’ye (Britt Lower) söylediği yalan, bir gece içinde her şeyi değiştiriyor. Eşine “evlilik danışmanı” olarak tanıştırdığı Kollmick’i hayatında tutmak için seri katiller hakkında kitap yazmayı kabul ediyor. Kollmick de bunun karşılığında evlilik danışmanı rolü yapmaya razı oluyor. Terapi sahnelerinde de saplantı haline getirdiği ölüm fikrinden bir türlü çıkamıyor zaten.

Keane’in, eşi Suzie ve Kollmick ile ilişkileri üzerinden iki ayrı kanaldan gelişen bir film “Saykoterapi”… Bir yanda, boşanmanın kıyısına kadar gelen evlilik krizi; diğer yanda, Kollmick’in Keane’e verdiği “yarı uygulamalı yarı kuramsal”, içeriği tuhaf bir eğitim var.

Fragmanı, tanıtımı, Buscemi’nin oynadığı Kollmick karakteri ve genel atmosferi açısından gerilimli bir suç filmi gibi görünüyor “Saykoterapi”. Ama film özünde Keane ile Suzie’nin evliliğine odaklanıyor. O yüzden “suç filmi” görünümü altında bir evlilik dramı seyrediyoruz. Aynı zamanda “yazamayan yazar filmi”…

Üç karakter üzerinden filme baktığımızda Keane, diğer iki karakterin istekleri ve gündemlerinin peşinde sürüklenen, olayların kontrolünü kaybeden pasif bir karakter… Ama eşini hâlâ çok sevdiği, evliliğini sürdürmek istediği belli oluyor. Gerçi çok farkında değil ama üzerine çalıştığı hikâye de özünde evliliğiyle ilgili… M.Ö. 40 bin yılında Slovenya’da geçen hikâyesinde, Suzie’yle olan ilişkisini anlamaya çalışıyor aslında. Neanderthal, mağarasında tek başına beceriksizce ateş yakmaya çalışırken kadın onu görüyor ve uzaktan gözlemliyor. Keane, bir sahnede eşine açıkça söylediği gibi,........

© Habertürk