menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ayrılık mı daha ağır, ölüm mü? Kaybın psikolojisi ve ruhsal izleri

6 0
19.03.2025

Ancak, ayrılık ve ölüm bireyin psikolojik ve biyolojik düzeyde farklı şekilde etkilenmesine neden olur. İnsan psikolojisinde kaybın doğurduğu yas süreci ayrılıklar ve ölüm gibi farklı bağlamlarda benzer mekanizmalarla işler. Ancak, ayrılık ve ölümün bireyin ruhsal yapısında yarattığı etkiler duygusal, bilişsel ve davranışsal düzeyde farklıdır. Bu farkları anlamak, bireyin yaşadığı travmayı ele alırken terapötik müdahalelerin nasıl şekillendirilmesi gerektiği konusunda yol gösterici olacaktır.

Ayrılıklar, “sevdiklerimizle bağlantıda olmalıyız” diyen bağlanma sistemini tehdit eder. Kişi bir yoksunluk sendromuna girer. Tıpkı bir madde bağımlısının detoksta yaşadığı semptomlar gibi, sevdiği kişinin varlığına duyduğu ihtiyaç beyinde dopamin düşüşüne neden olur.

Ölümle birlikte gerçekliği kabullenme süreci başlar.Ölümde en büyük fark, beynin umutlanma alanlarının kapanmasıdır. Ayrılıkta kişi bir geri dönüş umuduyla yaşayabilir, ancak ölümde bu ihtimal ortadan kalkar.

Bowlby’nin Bağlanma Teorisi’ne göre, çocuklukta şekillenen bağlanma stilleri, bireyin kayıp süreçlerine nasıl tepki verdiğini belirler. Güvenli bağlanma geliştiren bireyler, kaybı daha sağlıklı bir şekilde kabullenme eğilimindedir. Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler, ayrılığı ya da ölümü reddedebilir ve yas sürecini bastırabilir. Kaygılı bağlanma stilindeki bireyler, terk edilme korkularını yoğun bir şekilde deneyimler ve yas sürecinde daha uzun süre takılı kalabilirler. Özellikle duygusal ilişkilerde ayrılık, kişinin erken dönem bağlanma........

© Haberton