menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Deprem, bilim ve endişe

7 0
29.04.2025

Bilimin bilmeyi değil, ancak korkuları besleyerek büyüttüğü günlerden geçiyoruz.
Bilim adamlarının deprem konusundaki çelişkili açıklamaları, birinin dediğini ötekinin yalanlaması kendi içinde normal görülüyor. Zira bilim, yapısı gereği ruhlara değil, maddi olgu, oluş ve olaylara mahsus sorulara cevaplar vermeye çalışıyor; üstelik bugün verdiği cevabın yarın değişebileceğini, bugünün bilimsel bir doğrusunun yarın bir fanteziye dönüşeceğini bilerek yapıyor bunu.

Bizim Sünnetullah’ın sayısız hakikatlerini keşfetme çabası olarak tanımladığımız bilim de, aslında hakikat uğraşısı yani değişmeyen ilahî bilgiye karşı insani ilgi olarak sabit ancak herkesin kendi keşfinin yine sadece kendi zamanına ait olması nedeniyle sürekli değişmeye isnat ediyor.
Depremin bilimsel bilgisi bu anlayışların içinden geçiyor. Kısaca yer kabuğundaki hareket demek olan deprem, bu hareketin neden olduğu kırılma vb. etkilerin sonuçlarını ifade ediyor, çünkü söz konusu etkiler yeryüzünün mukimi olanları doğrudan etkiliyor. Diğer bir söyleyişle yer kabuğundaki kırılma, doğrudan insanın dışından içine işleyerek, yaratılışının talep ettiği ahenkte, hayat akşının talep ettiği güvende, en etkili duyularından biri olan alışkanlığının talep ettiği istikrar ve devamlılıkta bir kırılma olarak öne çıkıyor.
Bu iki kırılmanın maddi olanı fay hattı, enerjinin açığa çıkması, sismik oluşumlar, titreşim-dalga-yayılma, yıkım etkisi… vb. birkaç kelime ya da terimle izah edilebiliyor. Elbette bunların bilim esasında daha fazlası var ancak........

© Haber Vakti