Koltuk krizi mi, mecburiyet mi?
Diplomasi, bazen sözlerin değil; fotoğrafların, oturuşların, bakışların ve vücud dilinin konuştuğu bir sahnedir. Beyaz Saray’da Donald Trump ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yı buluşturan o görüşme de işte tam böyle bir sahneydi: Çok farklı adreslere bir çok göndermeler taşıyan güçlü mesajlarla dolu bir diplomasi gösterisi.
Servis edilen görüntüler ilk bakıldığında rahatsızlık veren cinsten.
Trump'ın çalışma masasının arkasında, makam koltuğunda oturuşu, Ahmed Şara ve beraberindeki heyetin ABD Özel Temsilcisi Tom Barrack ile yanyana konumlandırılması...
Trump bunu ilk kez yapmıyor... Daha önce AB liderlerini de benzer şekilde ağırlamıştı...
Bu yalnızca bir protokol ya da protokol hatası değil; güç ve eşitlik tartışmasının görsel bir karşılığıdır.
Ancak bu kareyi doğru okuyabilmek için yalnızca koltuğa ve oturma pozisyonlarına değil, tarafların neden o koltuğa oturmak zorunda kaldığına bakmak gerekiyor.
Ahmed Şara için: Varoluş mücadelesi veren bir devletin hayatta kalma zorunluluğu
Şara bu görüşmeyi bir lütuf olarak değil, bir zorunluluk olarak yaptı. Çünkü Suriye bugün birbirini besleyen çok boyutlu tehditlerle yüzleşiyor:
I. İsrail’in sürekli saldırıları ve provokasyonları
II. Bölünme tehlikesi ve iç karışıklık dinamikleri
III. Ekonomik çöküş, yeniden imar ve derin insani kriz
IV. DAEŞ tehditi
V. Ayrılıkçı Dürzi unsurlar
VI. PKK’nın ayrılıkçı yapılanması
VII. Devrik rejime yönelik uygulanan yaptırımların yeni Suriye’ye baskı aracı olarak kullanılması
VIII. Uluslararası Koalisyon
Bu tablo daha da uzayabilir. Ancak söz konusu tehditler dikkatle incelendiğinde, ilk sıradaki tehdidin diğer tüm başlıkların belirleyicisi olduğu........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein