Haberci
Ne kadar çok kaybı var insanın... Kazanç hanesi ne kadar dar! Yitire yitire yürüyoruz ömür güzergahında, nice hayatlar tüketerek üstelik...
Öğrencilik hayatı, askerlik hayatı, iş hayatı... Say say bitmez! Ömür bahçesinde nice hayat ağacı büyütüyoruz. Bazen meyveleri tatlı bazen acı, bazen elde avuçta kalan bir tutam ızdırap, bazen de her kusura merhem olacak bir sevap.
Kayıplar üzerinden şekillenen bir hayıflanma zemini mi olmalı ömür? Kapanan yahut hiç açılmayan kapılardan mı okunmalı bütün hikaye? Halbuki, kul olmanın rahatlatıcılığı değil mi son tahlilde hissemize düşen paye? Uzun ya da kısa, sınanarak geçen bir ömrün başrolündeyiz. Finali musallada biten bir akış
(bitiş görünen başlangıç) dünya dedikleri... Ötelere götüremediklerimiz için gam çekmeye değer mi? Değmeyeceğini bile bile lades tutmak niye? Burukluk kuşanmaz mı insanoğlu, hiç yalansız dönüp bakınca geriye?
Koşturmaca dedikleri gözümüze perde çekmiyor olsa daha mı insan kalırız aceb? Başımızın derdinden sıyrılıp başkalarının dertlerine de nazar eder miyiz mesela? Kendimizi merkeze koyan bu........
© Haber Vakti
