menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gazze ve ötesi!

277 18
23.09.2025

Bir gerçeği tam olarak anlamak için önce vakıayı “efradına cami, ağyarına mani” bir şekilde anlamak gerek.
Bu “hal” ve “gidiş”e bakıp anlaşılmaz.
Bir şeyi doğru olarak anlamak için 3 ayrı noktadan/açıdan bakmak gerekir konuya.
Hatta başka bakış açıları ile de bakışınıza daha da derinlik kazandırabilirsiniz?
İlk bakmamız gereken şey, biz buraya nereden geldik, tarihi arka plan ve sonra geleceğe bakmamız gerek bu gidiş nereye.. Olaya sadece politik açıdan bakarsanız yanılırsınız.
Politikacılar her zaman doğruyu söylemeyebilirler, ağızlarından çıkan ile ayaklarının gittiği yer aynı değilse bunu net anlarsınız. Ekonomik açıdan bu işi iyi sorgulamak gerek. Paranın hareketlerine bakmak gerek. Orada neler oluyor?
Sermayenin kulağı deliktir ve değişen şartlara uyum performansı yüksektir.
Aynı zamanda olayı gerçeklik düzeyinin üstünde, Hakikat penceresinden TeoPolitik olarak okumak gerek.

“İdea” dünyasında “Din” birincil motivasyon aracıdır.
Tek başına Sumud’a bakarak Gazze’yi anlayamazsınız.
Gazze’yi gözünüze çok yaklaştırırsanız arkasında Kudüs’ü kaybederseniz, Kudüs’ü çok yaklaştırırsanız Mescid-i Aksa’yı görmezsiniz, Mescid-i Aksa’yı çok yaklaştırırsanız Mekke ve Medine’yi göremezsiniz.
Arz-ı Mev’ud’dan söz ediyoruz ya, bu tanım Tevrat’ta geçer.

Kur’an-ı Kerim bölgeye “Arz-ı Mukaddes” adını verir. Orada da asıl bölge Yuşa Aleyhisselam’ın yerleşmek için seçtiği bölgedir. Yahudiler, bunun sınırını Nil ile Fırat arasına genişlettiler ve Tevrat’ta adı geçen her yeri kendilerine vadedilen topraklardan saydılar.
Kur’an-ı Kerim’de “Arz-ı Mevud” (Vadedilmiş Topraklar) yerine, “Vahiy coğrafyası”na bir işaret olarak “Arz- Mukaddes” tanımı geçer. Kur'an'da "Arz-ı Mukaddes" (Mukaddes Toprak) ifadesi, (Maide 21)'de geçer. Arapça orijinal metinde bu ifade "الأرضالمقدسة" (el-Ard el-Mukaddese) olarak yer alır.
"Ey kavmim! Allah’ın sizin için yazdığı kutsal toprağa (el-Ard el-Mukaddese) girin ve ardınıza dönmeyin, yoksa kaybedenler olursunuz."(İsra104)’de de "Ve sonra İsrailoğulları’na dedik ki: 'O topraklarda oturun, ahiret vaadi geldiğinde hepinizi bir araya getireceğiz.'" denilir.
Kaldı ki bu vaad “Mü’minlere, Muvahhdiler”edir.
O gün için Hz. Musa’nın kavminedir.
İbrahim milletine yönelik vaad ise Hz. İbrahim sonrası bütün Müslüman toplulukları kapsar.
Nil ile Fırat arasından söz ediyoruz da, aslında bu coğrafya çok geniş bir alanı kapsar. Fırat Nehri, Türkiye'de, Erzurum'un kuzeydoğusundaki Dumlu Dağı'ndan doğar. Ana kolu olan Karasu ve Murat Nehri'nin birleşmesiyle oluşur. Nil ise Afrika'da, Burundi'deki Gitega yakınlarında, Kagera Nehri'nin kaynaklarından başlar ve Victoria Gölü'ne dökülerek yolculuğuna devam eder. Yani İsrailin sözünü ettiği yerin bir ucu Erzurum’a kadar uzar, Fırat”ın son ucu ise Basra körfezidir.
Basra’dan Victorya gölüne bir çizgi çizerseniz, bakın ne oluyor?
Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan, bunlar zaten Fırat’ın çevresindeki ülkeler.
Kuveyt de Arz-ı Mev’ud coğrafyasında kalıyor.
Suudi topraklarındaki şehirler ise: Medine, Riyad,Hafar Al Batin, Dammam, Al Khobar, Hail, Buraydah, Tebük.

Suudların sınırda kalan şehirleri ise Cidde, Mekke, Taif, Abha, Jizan. Bakarsınız Hz. İbrahim’den yola çıkarak ayrıca Mekke-i Mükerreme’yi de isteyebilirler. Zaten öyle anlaşılıyor ki, Hicaz bölgesini Ürdün’e, Ürdün’ü de kendilerine bağlamak istiyorlar. Kurulması söz konusu edilen Filistin devleti ve Kürdistan da tamamen Arz-ı Mev’ud coğrafyasında.

Bana kalırsa, önce........

© Haber Vakti