TÜRK OCAKLARI, MİLLETİMİZİN SÖNMEYEN OCAĞIDIR
Kimi ağaçlar vardır, dalından çok köküyle yaşar. Toprağın bağrına saldığı her kök, dil olur, tarih olur, kültür olur, millet olur… İşte öyle bir çınardır Türk Ocakları. Bu yıl, 113 yaşına girdi bu koca çınar. Türk Ocakları, yalnızca bir sivil toplum kuruluşu değil, aynı zamanda bu milletin vicdanı, aklının ve ruhunun harmanıdır.
Tarih 25 Mart 1912… Osmanlı’nın en sancılı yılları… Devlet, içten ve dıştan sarsılıyor. Balkanlar yanıyor, Trablusgarp kan ağlıyor. Millet, boynunu eğmemek için ilimle, irfanla, şuurla bir diriliş arayışında... İşte bu yangının ortasında bir avuç aydın; Mehmet Emin Yurdakul’un kalemiyle, Yusuf Akçura’nın fikriyle, Ahmet Ağaoğlu’nun yüreğiyle, “Türk Ocağının, "ocağını" yakıyor. Ama bu bir isyan ateşi değil; bir kimlik meşalesi, bir kültür dirilişi…
Türk ocağına adına boşuna “ocak” denmemiştir. Bilindiği üzere; “Ocağı sönmek”; yok olmak, bitmek, tükenmektir. “Ocağı tütmek” ise varlığını devam ettirmek, yaşamaktır. Türk’ün ocağı, “Türk Ocakları” ile yeniden hayat bulmuştur. Çünkü ocak, var olmaktır, varlığını........
© Günışığı Gazetesi
