Bizden selam olsun Bolu Beyi’ne…
Köroğlu, hak hukuk tanımaz, zalim Bolu Beyi’ne karşı durur. Atını çalıp İstanbul’a at pazarına götürürler. Atının peşinden İstanbul’a gelen Köroğlu alıcı gibi atı denemek ister. Üstündeki Köroğlu’nu tanıyan Kırat şahlanır ve pazardan kaçar. Bir salla Boğaz’ı geçerler; Üsküdar’ı geçtikten sonra ne Kırat’ı yakalamak ne de Köroğlu’nu bulmak olası değildir.
İş işten geçmiştir.!
Nisan 2017 anayasa referandumu akşamı otobüsün üstünden, muhalefete, “Boşuna uğraşmayın; atı alan Üsküdar’a geçti, haberiniz yok.!" diyordu.
Gerçi doğrusu ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ ama kimlere, ne demek istediği belliydi.
‘16 Nisan’, tüm Türkiye’nin zaferiydi ama “Bazı televizyonlarda filan -- aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış ya -- bu neticeyi küçümsemeye gayret edenler” vardı.
Onlara diyordu: “Atı alan Üsküdar’a geçti.!”.
Tartışmaların odağında, Yüksek Seçim Kurulu’nun oy verme devam ederken aldığı karar vardı. Kurul, kanunun açık hükmüne rağmen, “Sandık kurulu mührü taşımayan oy pusulası ve zarfların geçerli sayılmasına” karar verdi. Sayım döküm işlemleri de böyle yapıldığından, Kurul ‘kaç’ oy pusulasının mühürsüz/geçersiz olduğunun tespitini de imkansız hale getirdi.
Kurul bu kararı, sözde “Bazı sandık kurullarının seçmene oy pusulası ve zarflarını mühürlemeden verdikleri yolundaki yoğun şikayetler üzerine” almıştı. Ana muhalefet partisi, “Anadolu Ajansı'nı ve Yüksek Seçim Kurulu'nu bu şaibeye alet eden bir oldu bitti var. Şaibeli bir süreç ve şaibeli bir sonuç” diyordu.
Aslında kararın temelinde, sadece, AKP temsilcisinin YSK’ya verdiği bir dilekçe (!) vardı. Bu karar alınırken, YSK’ya il ya da ilçe seçim kurullarından gelmiş hiçbir başvuru yoktur ve gerçekte ne kadar mühürsüz zarf ve oy pusulası olduğu bilinmemektedir.
Ancak iki gün sonra yayımlayabildikleri gerekçede, ‘yoğun şikayetler’ ifadesi ‘münferit de olsa bazı sandıklarda’ şeklini almıştı. YSK kendi kendini yalanlıyor, ‘tam........
© Gazete Pencere
