Başkentin kuruluş öyküsü
İBB Kültür ve İBB Miras tarafından Müze Gazhane’de Ankara’nın başkent olarak kuruluşunun ilk on yılına odaklanan bir sergi açıldı. “Bir Şehir Kurmak: Ankara 1923-1933” sergisi Koç Üniversitesi VEKAM desteğiyle, Ali Cengizkan ve Müge Cengizkan’ın küratörlüğünde hazırlandı. Daha önce 2019 yılında Ankara’da düzenlenen sergi bu sefer İstanbullularla buluşuyor.
Sergide Ankara’nın merkezinde modernleşme politikalarıyla şekillenen Yenişehir’in kuruluşunu döneme ait 350’ye yakın fotoğrafla görüyoruz. Ayrıca konut tiplerinin maketleri de sergi salonunda yer alıyor. Yeni bir şehrin kuruluşu bize sadece fiziksel mekanının değişimini değil aynı zamanda modernleşmeyle birlikte yeni bir yaşam kültürünün de inşa edildiğini anlatıyor. Sergide Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Falih Rıfkı Atay, Halide Edib Adıvar, İngiliz gazeteci Grace Ellison gibi dönemin önde gelen isimlerinin de Ankara’daki yaşama dair izlenimleri var.
Peki o dönemin Ankara’sı nasıldı? Millî Mücadele sonunda yeni rejimi kuracak olan kadronun önünde nasıl bir tablo vardı? İşte yanıtı: Ülke on yılı aşkın bir süre içinde insan gücünü yitirmiş, Millî Mücadele sonunda nüfus 20 milyondan 12 milyona düşmüştü. Yeni ulus devlet yoksul bir ülke olarak yolunu çizmeye çalışıyordu. Sağlık koşulları kötüydü. Anadolu insanının yaşam umudu 30 yaşın altına düşmüştü. Çocuk ölümleri kimi hekimlere göre ’a ulaşıyordu. Geçim derdi nedeniyle kadınlar arasında çocuk düşürme yaygındı. Yoksulluk her geçen gün fuhuşu özendiriyordu. İntihar oranları artıyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’ndan nasıl bir ekonomi devralındığına gelecek olursak, Taner Timur’un ‘Türk Devrimi ve Sonrası’ kitabında verdiği bilgilerden hareketle 1915 sanayi sayımına göre Türkiye’de 50 ve daha fazla sayıda işçi çalıştıran iş yerlerinin sayısı 284’tür. Bu 284 iş yerinden 148’i İstanbul’da, 62’si İzmir’de geri kalan 74 tanesi de Batı Anadolu’ya dağılmıştır. Toplam 14.179 işçinin çalıştığı bu 284 işyerinin sahibi oranında gayrimüslimlerin ve yabancıların kontrolü altındadır. Taner Timur «Memlekette bir sanayi burjuvazisi hem yok denecek kadar cılız hem de gayri millidir» der. Bankacılık, sigortacılık ve liman işletmeleri tamamen yabancıların kontrolündedir. İthalat ve ihracat alanında Türk tüccarların oranı %4’tür. Toptancı, yarı toptancı, perakendeci Türk tüccarlar -25 oranındadır.
Tarihçi Neslişah Başaran farklı makalelerin de olduğu ‘100 Yılın Ardından Sınıflar, Devrim, Devlet’ kitabında Cumhuriyet dönemi burjuvazisini anlattığı makalesinde bilinenin aksine rejimin ilk döneminde etkin bir Türk burjuva sınıfı olduğunu anlatır.
Ankara’ya dönecek olursak 1923’ün Ankara’sını İsmet İnönü şöyle anlatıyor:
“1923’te Ankara’da kalmak ne demekti, bilir misiniz? Bir çıkmaz sokağın nihayetinde hasretli gözlerini denize çevirip, zorla bir kulübede barınmaya çalışmak demekti. Anadolu içine o zamana kadar gelmemiş olanlar Ankara’da kendilerini Pamir Yaylası’na çıkmış seyyah zannediyorlardı.”
İnönü’nün anlatımındaki gibi bir yer hayal edin. İşte Millî Mücadele’yi kazanan ve yeni rejimi kuran kadronun amacı hilafetin merkezi olarak görülen İstanbul’dan ve eski imparatorluk düzeninden uzak, yeni devletin başkenti olacak yeni şehri kurmaktır. İktisat Tarihçisi Bilsay Kuruç, “Cumhuriyet kurucularının yıllardır besledikleri özlemlerinin başında medeniyet gelir. Medeniyet, bugünün sözcükleriyle uygarlık, Cumhuriyet kadroları için kutsal kavramlardır. Düşünce ve kavramlar hep uygarlıkla ilişkilendirilir. Cumhuriyet’in bir görevi de barışı ve kentleri kurmaktır” der.
HALKA BARIŞI VAAT ETMEK
Gazeteci ve Milletvekili Falih Rıfkı Atay ise Cumhuriyet rejiminin ilk kez insanların çocuklarının yetişip büyüyebilecekleri, savaşa gitmeyecekleri bir dünya vaat ettiğini söyler.
“Trakya ve Anadolu 911’den 921’e kadar tam on yıl, büyük küçük tam vaktinde devlete karşı üç kıta üstünde harp için bütün gençliklerini kurban vermiştir. İsyanları bu hesaba katmıyoruz. Yıllarca tarlalar boş kalmıştır; ocaklar tütmemiştir, Cumhuriyet kuruluncaya kadar Anadolu’da sıtmaya ve hiçbir salgına karşı savaşta bulunulmamıştır. Sultan Hamid devrinde hemen hiç ardı kesilmeyen çöl isyanlarına ve 1908’den sonra Arnavutluk ve Arap isyanlarına genç erkeklerini yollayan gene bu Anadolu idi. Gene bu Anadolu’nun dağları ve ovaları asırlardan beri sükûn ve güven özü görmemiştir. Anadolu’nun tenhalığı bu halkın canlılık noksanından değildir. Doğanların büyümesine, büyümüş olanların yaşamasına imkân veren şartlar ancak Cumhuriyet idaresi ile varlaşabilmiştir.”
Ankara’ya ilişkin sergide 1920’li yıllara ait pek çok fotoğraf göreceksiniz. Cumhuriyet’in ilk on yılda nasıl bir kent tahayyül ettiğini fotoğraflarla, Ankara’dan........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon