Kendimizi Kandırmayalım, Layık Olduğumuz Gibi Yönetiliyoruz…
1999 Depremi’nde yaşanan büyük yıkımın sonrasındaki manzara yapı denetiminde ciddi bir zafiyet olduğunu gösterdi. 2001 yılında Yapı Denetim Kanunu çıkarıldı ve yapı kontrol sorumluluğu yapı denetim firmalarına verildi. Depremin yarattığı toplumsal yıkımın da etkisiyle bir süre herkesin yoğurdu üfleyerek yediği bir süreç yaşandı. Zamanla toplumsal hafızanın zayıflığı yaşanan yıkımı unutturdu, denetimdeki ciddiyet sulandı, sermayenin acımasız ve pervasız tabiatı yine bildiğini okur hâle geldi. Tabii AKP’nin, “inşaat”ı ekonominin lokomotifi hâline getirmesi de sermayenin daha da pervasızlaşmasına ve zaten toplumsal ruh köklerimize işlemiş olan mülk fetişizminin çıldırmasına sebep oldu. Bunun yanında, -daha sonra bir aldatmaca olduğu anlaşılacak olan- konjonktürel ekonomik şahlanış sayesinde artık başka bir Türkiye’yi yaşıyorduk ve öyle geçmiş trajedileri düşünemeyecek kadar da büyülenmiştik.
Konumuza dönelim. Yapı kontrol sürecini yürütecek olan yapı denetim firmalarını müteahhitler kendileri belirliyorlardı. Yani ticaretin parçası olmaması, bilakis dışında kalması gereken ve tarafsız yürütülmesi gereken bu iş sermayenin insafına bırakılmıştı. Yapı denetim firmaları ile vahşi pazarlıklar yapılıyor ve anlaşılan fiyatlar sağlıklı hizmet alınamayacak seviyelere düşürülüyordu. Şimdi birileri çıkıp “hizmet bedelinin belirlenmesi için belli katsayılar ve devlet tarafından belirlenen minimum bedeller olduğunu” falan söylerse sakın inanmayın. Çünkü devlet kurumlarına yatırılan hizmet bedeli ile anlaşılan tutar........
© Gazete Pencere
