“Orada Kimse Var Mı?”
Kıpırdayamıyorsunuz, konuşamıyorsunuz, derdinizi söyleyemiyorsunuz. Duyuyorsunuz ama cevap veremiyorsunuz. Şanslıysanız gözlerinizi hareket ettirebilir, göz kapaklarınızı açıp kapatabilirsiniz. Dehşet dolu dış dünyayla tek iletişim aracınız gözleriniz. Etrafınızdakilerse orada olup olmadığınızı soruyorlar birbirlerine, belki bir doktor sonunuzun geldiğini ve ölüm saatinizi bildirmeye hazırlanıyor, organ nakli için uygun bir donör olduğunuzu mırıldanıyor. Siz yaşadığınızı haykırıyorsunuz ama duyan yok. Bu haftanın yazısı bir insanın başına gelebilecek belki de en korkunç senaryo, beterin beteri “Locked - in Sendromu” hakkında...
“Sürekli acı çekiyordum. Ölmekten korkuyordum, ama daha kötüsü sonsuza dek bu bedende hapsolmaktan korkuyordum. Ağzımın kuruduğunu, aç olduğumu veya kaşınması gereken bir yerim olup olmadığını kimseye söyleyemezdim”
Bu sözler geçmişte alkol ve uyuşturucu bağımlısı olan Jake’a ait. Öyküsü kısaca şöyle. Uzun yıllar süren yoğun bir alkol ve madde kullanımının ardından bir gün, trafikte otoyol polisi tarafından durduruluyor. Yan koltukta duran uyuşturucu paketini saklamak için uzanıyor ama bunu başaramıyor. Hareketlerinde bir tuhaflık var. Uyuşturucu bulundurmaktan tutuklanıyor ve birkaç gün sonra kefaletle serbest kalıyor.
Ejderhayı Kovalamak
Ancak genel durumu giderek kötüleşiyor ve hastaneye kaldırılıyor. Teşhis “Toksik progresif lökoensefalopati” diğer adıyla “Ejderhayı Kovalama Sendromu” Hastalık genellikle alüminyum folyo üzerinde ısıtılmış eroinin dumanını soluma sonucu görülen bir beyin hasarı. Eroin ve eroinin etkisini artırmak için eklenen bir toksik madde Jake’in beyninin farklı bölgeleri arasındaki iletişimi sağlayan sinir lifi demetlerine sahip beyaz cevherde derin ve iki taraflı hasar yaratmış durumda. Yapacak bir şey olmadığı söylenerek ve bir takım palyatif ilaçlarla birlikte evine gönderiliyor Jake.
Ancak sistemi yavaşça kapanmaya başlıyor, semptomlar kötüleşiyor. Sesi mekanik, kasları giderek zayıflıyor. Sık sık düşüyor, katı yiyecekler yiyemez oluyor ve konuşması giderek anlaşılmaz hale geliyor.
Jake, bir nöroloji yoğun bakım ünitesine kaldırılıyor, solunum cihazına ve beslenme tüpüne bağlanıyor. Artık sinir hücrelerini çevreleyen koruyucu kılıflar olan myelin hasarı, motor kontrolünü (hareket), konuşmasını ve göz hareketlerini tamamen kaybetmesine yol açacak kadar ilerlemiş durumda. Her şeyin farkında, her şeyi duyuyor ve anlıyor, ancak iletişim kuramıyor. Etrafındaki doktor ve hemşirelerse onun kalıcı beyin hasarı yaşadığını düşünüyor.
Kabus da burada başlıyor, kabusun bir adı da var: Locked – in (Kilitlenme) sendromu.
Alexander Dumas ve Monte Cristo Kontu
“Locked - in Sendromu”nun ilk tanımı şaşırtıcı ve beklenmedik bir yerde karşımıza çıkıyor. Alexander Dumas’nın 1864 tarihli ünlü klasiği “Monte Cristo Kontu”nda. (Ah edebiyat, sen ne büyüksün) Roman, Edmond Dante'nin haksız yere hapsedilmesini, kaçışını ve intikamını anlatırken, iki tıbbi tabloyu da neredeyse bir doktor titizliğinde tanımlıyor. Bu titizliğin altında; Alexander Dumas’nın serebrovasküler hastalıklardan fobik düzeyde korkması ve belki bu korkusunu bir nebze yatıştırmak için yakın dostu, aynı zamanda doktoru Dr. Thibaut’dan bazı sabahlar anatomi, fizyoloji, fizik ve kimya dersleri almış olması var olsa gerek. Buraya hemen sıkıştırayım, Alexander Dumas kaderinden kaçamayacak ve çok korktuğu serebrovasküler bir hastalık ona felç geçirterek ölümüne neden olacak. Tekrar Monte Cristo’ya dönelim.
Metnin ilk İngilizce çevirisi neredeyse hunharca sansürlenmiş, uyuşturucu kullanımı, infantisid (bebek öldürme) ve kadınları zehirleyerek öldüren bir seri katille ilgili kısımlar atılmış. Sansürsüz metnin yeniden çevirisi, çoğu insanın sandığı gibi romanın çocuklar için yazılmadığını açıkça gösteriyor.
Romanın ana kahramanı Dante'nin düşmanlarından birinin babası olan yaşlı Monsieur Noirtier de Villeforte, geçirdiği felçten sonra modern deyimle "kilitlenmiş" bir hale gelir. Dumas, bu durumu daha açık bir şekilde "ruhun artık emirlerine uymayan bir bedene hapsolması" olarak tanımlar. Zihinsel yetenekleri sağlam........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein
John Nosta
Joshua Schultheis
Rachel Marsden