menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Tanımanın adı var, kendisi yok: Filistin’i tanımak ne anlama geliyor?

19 0
06.08.2025

Fransa, İrlanda, Norveç ve İspanya’nın ardından son olarak İngiltere de Filistin Devleti’ni tanıdığını açıkladı. Diplomatik çevreler bu kararı “gecikmiş bir vicdan borcu” olarak yorumlasa da, ortada cevaplanması gereken yalın ve kritik bir soru duruyor: Tam olarak neyi tanıdınız?

Bugün Filistin, uluslararası hukukun bir devletten beklediği dört temel şartın –kalıcı bir nüfus, tanımlı bir toprak parçası, işleyen bir hükümet ve diğer devletlerle ilişki kurma kapasitesi– yalnızca bir kısmını karşılayabiliyor. Evet, Filistin halkı tarih boyunca yurt edindiği topraklarda dirençle var olmayı başardı. Ancak bu halkın yaşadığı coğrafya, hâlâ işgal altında. Kudüs’ün statüsü belirsiz, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri giderek genişliyor, Gazze ise düzenli olarak bombalanıyor. Bu durumda hangi sınırlar, hangi topraklar tanınıyor?

DEVLET Mİ SEMBOL MÜ?

Filistin’in anayasal yapısı dahi hâlâ geçici nitelikte. 2002 yılında yürürlüğe giren “Filistin Temel Yasası”, kalıcı bir anayasa değil. Ne halk oylamasından geçmiş bir anayasa var, ne de siyasal birlik sağlanabilmiş durumda. Gazze’yi kontrol eden Hamas ile Batı Şeria’daki El Fetih yönetimi arasında yıllardır süren siyasi bölünmüşlük, anayasal düzeni de fiilen işlevsiz hâle getiriyor. Böyle bir yapı tanınırken, tanıyan devletlerin “neye” onay verdikleri meçhul kalıyor.

Kaldı ki bu durum yeni değil. Birleşmiş Milletler, 2012’de Filistin’e “üye olmayan gözlemci devlet” statüsü verdi. Bu sembolik adım, bir tür diplomatik orta yoldu; ne tam tanıma, ne de tam ret. Ancak o günden bu yana gerçek anlamda hiçbir somut ilerleme yaşanmadı. İşgal sürdü, sınırlar çizilmedi, barış gelmedi.........

© Gazete Damga