menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Uhud mektebi

14 0
22.11.2025

Tarihin akışında ilim, irfan ve hikmet yuvası olan medreseler, zamanla dönüşmüş, önce mekteplere, sonra da çağın gereği olan okullara evrilmiştir. Bu değişimler hayatın tamamında görüldüğü gibi kurumlarında da şüphesiz medeniyet yolculuğumuzun kaçınılmaz duraklarıdır. Ancak, meselemiz bu isim ve bina değişikliğinden çok daha derindir; "mektep" mefhumu ile kastettiğimiz asıl mananın, yani ilim yolculuğunun temel felsefesini idrak etmektir.

Bizim kültür ve medeniyetimizin ruhunda yankılanan sarsılmaz bir düstur vardır: "Beşikten mezara kadar ilim öğrenin." Bu, sadece bir tavsiye değil, her bir ferdi sorumluluk altına alan ilahi bir hükümdür: "Kadın ve erkeğe ilim öğrenmek farzdır." İşte bu ulvi emir, ilim tahsilini bir ömür boyu sürecek kutsal bir vazifeye dönüştürür. Ailenin en küçüğünden, ömrünün son demlerine varmış en yaşlı ferdine kadar, her bireyin ölüm gelinceye değin ilimle, marifetle ve hikmetle hemhâl olması, medeniyetimizin ruh kökünü besleyen en büyük güçtür. Zira ilim, sadece zihinleri aydınlatmakla kalmaz; aynı zamanda kalpleri irfanla doldurur ve nihayetinde hayatı hikmetle donatarak bizi kâmil insan olmaya yöneltir. İlimle meşguliyet, bireyi olduğu kadar toplumu da ayakta tutan, geleceğe taşıyan sarsılmaz bir kültür mirası ve ebedi bir medeniyet meşalesidir. İslam tefekkürü açısından bir "Uhud Mektebi" oluşturmak istenilse “Okçular tepesi” nde yaşananlar bizlere neler söylemektedir? Uhud Gazvesi, zaferin hemen ardından gelen bir imtihan ve geçici bir hezimetle, insan doğasının, liderliğin ve ilahi iradenin en çarpıcı misallerini bizlere aktarmaktadır.

UHUD TEFEKKÜR MEKTEBİ

İmanın coğrafya ve mekânla kurduğu derin bağın önemi dikkatlerimize arz edilirken elbette vatan sevgisi ve inanç uğruna adanmışlık ile nöbet yerinde nöbet bekleyen askerin sadakatinin önemi gözlerimizin önüne serilmektedir. Buhârî ve Müslim'de kaydına rastladığımız, "Uhud bizi sever, biz de Uhud’u severiz" hadisiyle Uhud’u sevmenin de bir sadakati doğurduğunu dolayısıyla bütün dağların bizim için bir “Uhud Dağı” olduğu tefekkürünü de oluşturmaktadır.

Resûlullah (sav) ile beraber olma ve cihad ruhunda gevşeme göstermeden “Anam babam, malım mülküm, çoluk çocuğum ve canım sana feda olsun Ey Allah’ın Rasulü” ifadesini ömrümüzün düsturu yapmaktır. Bedir'e katılamayan........

© Gazete Damga