menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

CHP'nin yeni programına dair

10 0
28.11.2025

Bu yazıda ana muhalefet partisi CHP’nin hafta sonundaki olağan kongresine sunulacak olan yeni programı hakkında bazı gözlemlerde bulunmak istiyorum. Bu program önerisinin tam metni elimde olmadığından, burada Partinin genel başkanı sayın Özgür Özel (ve genel sekreteri sayın S. Sayek Böke) tarafından bu konuda basına yapılan açıklamaya dayanan Cumhuriyet gazetesinin 22 Kasım tarihli haberini esas alacağım.

Basına yapılan kısa açıklamadan kesin bir sonuca varmanın doğru olmayacağı ve nihaî program metnini görmek gerektiği ihtirazî kaydıyla beraber, genel bir gözlem olarak bu programda, sayın Özel’in öne çıkan retorikçi dili hariç, sahiden ‘’yeni’’ denmeyi hak edecek pek bir özellik göze çarpmıyor.

Özel’in sunuşu ülkenin genel durumu hakkındaki bir değerlendirmeyle başlıyor. Bu değerlendirme iktidar bloğunu oluşturan AKP-MHP ikilisinin fevkalâde kötü siyasî performansının, CHP’nin kendine özgü ‘’Cumhuriyetçi’’ dilinin giydirildiği ama esas olarak doğru bir tasvirini vermektedir:

“Bugün Türkiye’nin kurumları ve kuralları örselenmiştir. Demokratik, sosyal, hukuk devleti kimliğimiz maalesef zedelenmiştir. Eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk ülkemizin dört bir tarafını sarmıştır. Bugün bir zümrenin çıkarlarıyla, milletin çıkarları çatışma halindedir. Bu zümre şahsi çıkarları için milletin huzurunu ve refahını feda etmekten çekinmemekte, geri durmamaktadır.’’

Esas olarak isabetli olan bu teşhisin ardından, metnin tamamına da hâkim olan kurtuluş reçetesinin şifresi geliyor: ‘’Cumhuriyetimiz’’ AKP kuşatmasından ‘’kuruluş ruhu’’na sarılarak kurtulacaktır. İlerleyen satırlarda bu kurtarıcı ‘’ruh’’unun sosyal-demokrat ideolojiyle harmanlanmasını göreceğiz. Fakat bu çabada şöyle bir belirsizlik var: ‘’Kuruluş ruhu’’yla kastedilen ülkeyi yeniden ama bu sefer faili AKP olan ‘’kuşatma’’dan kurtarma azim ve kararlılığı mıdır, yoksa Altı Ok ideolojisinin sosyal demokrasiyle harmanlanmasından doğacağı varsayılan aydınlık mıdır? [Sayın S. Sayek Böke de : parti programını partisinin temel ilkelerini sembolize eden Altı Oku merkeze alarak hazırladıklarını belirtmiş] Başka bir ifadeyle, Özel’in partisi AKP’ye (ve ortağı MHP’ye?) karşı yeniden bir ‘’millî mücadele’’ mi verecektir, yoksa Altı Okla sosyal demokrasiyi mi bağdaştıracaktır?... Her iki ihtimal de bana problemli görünüyor.

Kurultay’ın onayına sunulacak olan metne göre, CHP’nin iktidar olması halinde gerçekleştirmeye çalışacağı ana hedefleri şu başlıklar altında gözden geçirmek istiyorum:

Şimdi bu hedeflere ve onların gerektirdiği politikalara daha yakından bakalım.

CHP’lilerin ‘’güçlü sosyal devlet’’le kastettikleri, sanırım, yürürlükteki Anayasaya göre Türkiye Cumhuriyeti’nin bir niteliği olan ‘’sosyal devlet’’in yine Anayasa’nın çeşitli maddelerine serpiştirilmiş olan uygulama araçlarını (politikaları) mümkün olan en geniş şekilde yorumlamaktır. Başka bir deyişle, öyle görünüyor ki CHP gelir ve servetin yeniden dağıtımını amaçlayan politikaları Anayasanın öngörmediği alanlara da yaymak veya onları daha geniş kapsamda uygulamak istemektedir. Nitekim bu program taslağında yer alan vaatler oldukça geniş bir ‘’sosyal devlet’’ politikaları yelpazesine işaret etmektedir: eşitsizliğin azaltılması, pozitif ayrımcılığın kapsamının genişletilmesi (kadın-erkek eşitliği, kadınlara istihdamda kolaylık, ‘’çocukların, kadınların, yaşlıların, engellilerin, yaşamına dokunan bir refah devleti’’), temel vatandaşlık geliri, asgari ücretin artırılması, işsizlik sigortası ödeneklerinin ve sosyal yardımların artırılması, ‘’nadir hastalıklar’’ın ücretsiz tedavisi, kiralık konut yapımı gibi.

Bu vaatlerle ilgili olarak dikkate çeken bazı ciddî zorluklar veya tezatlar var. İlk olarak, taslak programda bir yandan kapsamlı bir pozitif ayrımcılık politikası öngörülürken, öbür yandan (hukuk devletiyle bağlantılı olarak) hukuk önünde eşitliğin sağlanması hedeflenmektedir. Oysa, bir kere uygulanmaya başladı mı yeni kayırma taleplerini de ister istemez gündeme getirecek olan pozitif ayrımcılık politikalarının bu politikadan yararlandırılmayanlarda bir adaletsizlik duygusu yaratması güçlü bir ihtimal olduğu gibi, bu uygulama hukuk önünde eşitlik prensibinden de ciddî ölçüde ayrılmayı gerektirecektir.

İkinci olarak, taslak metinde ‘’temel vatandaşlık gelirini artırarak yoksulluğun’’ yok edilebileceğini ve ‘’sosyal yardımları artırarak sosyal yardım ihtiyacının’’ azaltılabileceğini uman bir naiflik göze batıyor ki insanın bunu ülkeyi yönetmeye talip bir siyasî ekibe yakıştırası gelmiyor! Oysa bu gibi destekler yoksulluğu ve sosyal yardım ihtiyacını azaltmanın veya yok etmenin yolu değildir; hatta bu gibi yardımlar zamanla ondan yararlananları yardıma........

© Fikir Coğrafyası