Enerji Bağımsızlığına Giden Yol
Bilimkurgu ya da kurgubilim denince (science fiction - Türkçeye ilk girdiğinde “hayal bilim” adıyla da anıldı) belki de 19. yüzyılın büyük bilimkurgu yazarı Jules Verne'i hatırlamayan yoktur. Romanları birçok dile ve bu arada Türkçeye çevrildi ve filmlere konu oldu.. Denizaltılar, hava gemileri, uzaya seyahat ve daha birçoğu onun çağında hayalperestlik görüldü; bir sonraki yüzyılda gerçek oldu. Yani 19. yüzyılda hayal ürünü görülen birçok şey 20. yüzyılda bilim ve teknolojinin konusu haline geldi. Bunu not edelim.
20. yüzyıla gelirsek, o asrın en büyük bilimkurgu yazarı hiç şüphesiz Arthur C. Clarke'dır. Yönetmen Stanley Kubrick'in, onun aynı adlı romanından, sinemaya uyarladığı “2001: Bir Uzay Macerası” (2001: A Space Odyssey. Yapım yılı: 1969) bilimkurgu sineması başyapıtlarındandır. Clarke'ın bu kadar ünlü olmayan ama çok değerli diğer bir eseri ise “Geleceğin Çehresi” (Profiles of the Future). Clark burada geleceğin teknik imkanlarını araştırır ve olası bir geleceğin sınırlarına dek gider. Şiddetle eleştirdiği ise şudur: Geçmişte, pek çok bilimsel buluş önce "imkânsız" ilan edilmiştir. Edison’un ampulü, uçaklar, radar, uzay uçuşları gibi birçok teknoloji, önceleri alay konusu olmuş; saygın bilim insanları bu gelişmeleri mümkün görmemiştir. Özellikle nükleer enerji, atom bombası gibi örnekler, başlangıçta "büyücülük" gibi değerlendirilmiş ancak zamanla gerçekleşmiştir. Evet, tabir caizse bu “bilimsel bağnazlık” Clarke'ın ciddi eleştiri konularındandır.
Sadece bilimkurgu olmayan, geleceğin bilim ve teknolojisini ciddiyetle inceleyen bu ve diğer eserlerinde Clarke dört kanun koyar:
Evet.. Biz bilimkurgu ile konumuza bu girişi neden yaptık? Zira konumuz olan Türkiye'nin enerji sorunu ve enerjide dışa bağımlılığını çözmek için yeni teknikler, yeni imkanlar ve fikirde cesaret gerekiyor. Ve bizim amacımız da, bilim ve teknolojide geleceğe uzanabilen bu büyük üstadlardan ilham alarak, cesaret edildiği takdirde yarın neler yapılabileceğini araştırmak. Şüphesiz bir diğer amaç da dar bir bilimadamları çevresinde konuşulan konuları (merak eden) herkese açarak bu konulara toplumsal ilgi uyandırmak. Vulgarizasyon yazarları ve ansiklopedistler yoluyla bilimin halka mal edilmesi modern çağın en büyük başarılarındandır; gerçi bu başarı tamdır denemez, ama belki de tam olmaması ve bilenlere bir alan bırakılması daha iyi olmuştur.
Enerjide dışa bağımlılığımız uzun yılların kronik sorunu. 2022 yılında Türkiye enerji ithalatına zor kazanılmış (ve şüphesiz bir kısmı da borç alınmış) 97.1 milyar Dolar döviz ödeyerek bu konuda bir rekor kırdı. 2023 yılında yayınlanmış bir Merkez Bankası raporuna göre dış ticaret açığımız enerji ithalatı tamamen yerli kaynaklarla karşılandığı takdirde kapanmakta, hatta müsbete dönmektedir (Şek.1).
Enerji bağımsızlığı bu ülkenin ekonomik refahı, siyasi istikrarı ve toplumsal gelişimi için temel bir problem olarak görünüyor. Çünkü bizim sürekli dışa bağımlılığımız, ekonomimizin sürekli dış açık vermesi ve kalkınma – gelişme yolundaki geri kalmışlığımızın temel nedenlerinden biri, enerji gibi hayati bir konuda dışa bağımlılık. Ve biz de enerji ithalatının belki tamamını, o olmasa dahi bir kısmını kapatabiliriz. Bunun için yöntemler geliştirilmesi ya da varolanların yeni şartlara ve Türkiye'ye uyarlanması gerekiyor. Bu da bilimde ve teknolojide cesaret gerektiriyor..
Bunu söylemişken enerjide bir başka cesaret öyküsü olan Fransa'nın nükleer enerji programına da bir bakalım.
1973'teki OPEC'in uyguladığı petrol ambargosu ve 1979'daki petrol krizi çok az kömürü olan ve hiç petrolü olmayan Fransa ekonomisini çok kötü çarptı. Fransa yüksek fiyatlara petrol bularak duran fuel oil'lu santrallerini çalıştırmak zorunda kaldı (o sıra doğalgazlı elektrik santralleri pek yaygın değildi). Bunun üzerine 1974'te başbakan Pierre Messmer “Fransa’nın Petrolü Yoktur Ama Fikirleri Vardır” sloganıyla nükleer enerji programını başlattı. Fransa elektriğini nükleer enerjiden üretecek ve bu açıdan bağımsız olacaktı. Orijinal planda 60 reaktör öngörülmüştü. Bugün 50'ye yakın reaktörle Fransa elektriğinin p-80'ini üretiyor. Son zamanlarda önem kazanmış karbon dioksit salımının azaltılması konusunda Avrupa'da liderliği koruyor, zira nükleer enerji atmosfere atık bir gaz salmıyor ve Fransa komşularına da elektrik ihraç ediyor. Yani petrol, kömür ve doğalgazı olmayan Fransa bir enerji ihracatçısıdır. Bundan tamamen farklı bir yola sapmış Almanya ise “Energiewende” (“enerji dönüşümü”) adıyla güneş ve rüzgar enerjisine yöneldi, ama sonunda yüksek enerji fiyatları ve yüksek karbon dioksit salımıyla karşıkarşıya kaldı. Yüksek karbondioksit salımı, kaprisli güneş ve rüzgar enerjilerinin her zaman hazırda olmaması ve o zaman enerjinin çaresiz eski kömürlü santraller ya da doğalgaz ile üretilmesi nedeniyledir. Pahalılık ise basit anlatımla her rüzgar ve güneş santralini klasik usulde çalışan diğerleriyle yedeklemekten gelir, yani her kWh enerji için çifte yatırım yapmak zorundasınız!..
Fransız nükleer teknolojisi 1970-80'lerin yaygın “basınçlı su reaktörü” dediğimiz teknolojiye dayanır. Gerçi bu Fukushima'da deprem ve tsunami sonrası kaza yapan nükleer reaktörlerinki ile aynı teknolojidir ama Fransa'da nükleer santrallerin işlediği son 50 küsur yılda ciddi bir kaza olmamıştır.
Aradan geçen sürede nükleer reaktör teknolojisi de gelişmiş olup bugünün, kimi çizim masasında, kimi ise yeni çalıştırılmış olan reaktörleri '70'ler ve 80'lerdeki “atalarına” kıyasla kazalara daha mukavim ve daha güvenlidirler. Ne var ki bu reaktörlerin önemli bir kısmı hala çizim masası üzerindedir; fiilen kurulup çalıştırılanları olsa da nükleer enerjiye karşı son onyıllarda gelişen yaygın güvensizlik ve bunun etkisi ile gelişmiş ülkelerde kontrol ve izin süreçlerinin giderek uzayıp onyıllara varması nedeniyle fiili inşa ve çalıştırma süreçleri çok yavaş yürümektedir. Bu yeni tip reaktörler için alaycı bir isim çıkarıldı ve yaygınlaştı: “Kağıt reaktör”.
“Kağıt reaktör” (paper reactor) terimi, yalnızca çizimlerde, planlarda veya bilgisayar simülasyonlarında var olan, henüz fiziksel olarak inşa edilmemiş nükleer reaktör tasarımlarını ifade eder. Bu kavram, özellikle toryum yakıt döngüsü, sıvı tuz reaktörleri (MSR), gaz soğutmalı reaktörler ve hızlı........
© Fikir Coğrafyası
