Diego Maradona: Futbolun azizi, düzenin günahkarı
Beş yıl önce bugün kaybettiğimiz Diego Armando Maradona’yı, bugün yalnızca istatistikleriyle ya da YouTube’daki görüntüleriyle değil, etrafında örülen anlatıları, skandalları, linçleri ve yeniden keşif dalgalarını da hesaba katan bir yerden yeniden düşünmek gerekiyor. Çünkü ancak bu şekilde, onu sadece geçmişte kalan bir futbolcu değil, bugünün futbol düzenine hâlâ itiraz eden bir hayalet gibi okumanın imkanlarını açabiliriz.
Her şeyden önce, internetin ona iyi geldiğini kabul etmek gerek. Tam da onun futbolu bıraktığı sırada yaygınlaşan bir icat olmasına rağmen. Dijital çağda, modernlik yıllarında; ama yine de kültüre televizyon tartışmaları ve nostaljinin damga vurduğu bir dönemde, bu sayede Maradona figürü hak ettiği ölçüde ortaya çıktı: Yeryüzündeki tanrı ölçüsünde - elbette futbol açısından konuşursak.
Daha önce hiç böyle olmamıştı. İtalya’daki dünya kupasına hedef tahtasında gitmişti. Etrafı bir sürü polemikle çevriliydi ve adı medyada o kadar çok çiğnenip tekrar edilmişti ki haliyle yıpranmıştı. O dönemde birçok çocuk ona çoktan “Caramona” (Biraz alaycı bir uydurma lakap) diye sesleniyordu. O turnuvadan, var olmayan bir penaltı yüzünden ve Rudi Völler’in çelmesine maruz kalıp düşerken Guido Buchwald’dan göğsüne yediği tekmeye rağmen -ki hakem yalnızca ilkine sarı çıkarmıştı- büyük bir kaybeden olarak ayrılmıştı. Artık ayrıntısı önemsiz ama o yenilgi medyayı fazlasıyla tatmin etmişti.
Tesadüf bu ya, iki yıl sonra kendini Sevilla’da bulmuştu. Bu dönem de tam anlamıyla sağa sola savrulduğu yıllardı. Kısmen, çünkü artık bazı meziyetlerini kaybetmişti. Bernabeu’da Benito Floro’nun Real Madrid’ine karşı gördüğü 5-0’lık hezimetten sonra bütün oklar ona çevrilmişti. Onun gibi bir efsaneyi sahada sürünürken görmenin utanç verici olduğunu söylüyorlardı.
En büyük trajedi ise ABD’deki 1994 Dünya Kupası olmuştu. Hristo Stoichkov, turnuvaya gitmeden önce kendisine testinin pozitif çıkmayacağına dair söz verildiğini anlatmıştı. Bulgar oyuncunun dediğine göre, “Kesin, yüzde 100” demişlerdi ona. FIFA, onun katılacağını duyurarak turnuvanın reklamını yapmış, sonra da avını almış olacaktı. Mesele onun uyuşturucu bağımlısı olması ya da forma girmek veya başka maddeleri gizlemek için dopinge başvurmuş olması değildi; asıl mesele, yönetmelikle nasıl pazarlık ettikleriydi.
Claudio Caniggia’ya, Stoichkov’un bu açıklamaları sorulduğunda şunları söylemişti:
“Maradona’yı kullandılar. Biz Arjantinliler, futbolda olan biteni bilenler, bunu hepimiz biliyoruz. Onu gidip buldular. Kullandılar çünkü Amerika’da -orada düzenlenen ilk dünya kupasıydı bu- futboldaki en büyük figüre ihtiyaçları........





















Toi Staff
Gideon Levy
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein