LGS sorularının önceden çalınmasının ve 63 imam hatiplinin 500 tam puan alarak seçkin okullara ‘atanması’nın hemen ardından patlayan diploma skandalı ilk olayda Milli Eğitim Bakanının yaptığı gibi bol kıvırmalı, pişkin açıklamalara olanak tanımadı.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ‘Şüphelilerin tespitine yönelik olarak ‘elektronik materyal inceleme raporları, HTS kayıtları, baz sinyal verileri, LOG kayıtlarına ilişkin teknik analizler, IP ve port bilgileri, kolluk araştırma tutanaklarının… bazı kamu görevlilerine ait elektronik imzaların sahte olarak üretildiği ve bunlarla kamu sistemlerine yetkisiz erişim sağlanarak sahte kayıtların oluşturulduğu…’ yolunda usulsüz işlemlere karışan 199 kişi hakkında adli işlem başlatıldığını duyurdu.

Bu çete dijital yarıklar açmış; sahte doktoralar, doçentlikler, ehliyetler, meslekler, akademik unvanlar dağıtmış; olmayan üniversitelerden lisans ve yüksek lisans belgeleri sağlamıştı. Sahte diplomalılar arasında örneğin bir Osmanlı veliahtı, bir Bakan yakını (her zamanki gibi Fatma Betül Sayan), bir bakan yardımcısı, depremde ölen avukatların kimliğine bürünenler, bir de ‘Yeliz’ vardı. Çetenin ideolojik saiki profillerin diziliminden bile anlaşılıyor.

Bakan tarafından kullanılan teknolojik kavramlar dijital kayıtlar üstünde tahrifat yapan organize gücün, sahtekarlıkla imal edilmiş doktorlar, avukatlar, psikiyatrlar, inşaat mühendisleri ile muhatap olan halk için nasıl büyük bir tehdit olduğunu ima etse de başlatılan operasyonla erkene alınan kurtarma yazılısında sıfırı çeken asıl devlet oldu. Sadece sızıntıya imkân vererek değil, ondan yararlanarak elbette.

Çete üç beş........

© Evrensel