Ekokırım ve tek vatan
Zamanın Başbakanı Davutoğlu’nun “Sur’u Toledo yapacağız” demesinin üzerinden on yıl geçti.
Diyarbakır’ın tarihi mahallesinde taş taş üstünde bırakılmadığı zamanlardı. Hatırlayalım, 2015’te bölgesel sokağa çıkma yasakları ilan eden iktidar birçok yerleşim yerinde ‘hendek savaşları’ yürütüyordu. Yerleşim yerlerinin etrafındaki ormanlar, tarlalar, meralarda günlerce süren faili meşhur yangınlar boy göstermişti. O ateş-duman ortamında, devletin, silahlı güçlerin mevzilenebileceği kırsal dokuyu tahrip ederek stratejik bir güvenlik çemberi oluşturmaya çalıştığını düşünenler çoktu.
Sur’u Toledo yapmak devletin güvenlik parametresinin odağındaki terörle mücadelenin en masum hedeflerinden biriydi aslında. Bundan birkaç yıl sonra Garo Paylan Mecliste Sur’da kurulan yeni cezaevinin fotoğrafını gösteriyor ve özetle ‘Bu mu Toledo’ diye soruyordu. Kürt yerleşimlerinde ağır bedeller ödendi ve sonrası geldi.
Hiçbir taşı tek kuşa atmayan iktidar kuşatılmış bölgelerde fiziki çevreyi, demografiyi değiştirecek, Kürt siyasi hareketinin hegemonik etkisini kıracak hamleler yapacaktı. Suriye’deki iç savaşın şiddetlenmesi ve aynı zamanda Kürt kantonlarının kurulması güvenlik stratejisini öne çıkarsa da için için yanan Cudi Dağı bugün anlaşılıyor ki başka şeyler de söylüyordu. On yıl sonra bu artık ayan beyan ortada. Saray iktidarı el koyduğu yerel yönetim birikimlerini kayyımlar aracılığıyla kendine mal ederken yerli (Türk-Kürt) ve yabancı sermaye rahatça dolaşabilsin diye lojistik çalışmalarını da hızlandırdı.
‘Süreç’in bir aşamasında, daha çok yakınlarda, Erdoğan........
© Evrensel
