Trump, Avrupa ve Türkiye…
“Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur” denir. Özdeyiş deneylerden süzülüp gelmiştir. Sürekliliği, daha genel anlamda tarihselliği belirtir.
Şimdiki Trump’ın ikinci başkanlık dönemi. Orada, henüz Türkiye gibi, üçüncü ve tasarlanan anayasa değişikliğiyle kotarılması öngörülen dördüncü kez başkanlık seçimine katılma ve başkan olma “aşaması”na gelinmedi. Tek istisnası, 1933’te başladığı başkanlığa, II. Dünya Savaşı döneminde yeniden seçildiği dördüncüsünü sürdürürken 1945’te ölümüyle veda eden Franklin Delano Roosevelt’tir.
Trump, dört yıl aradan sonra başlayan ikinci döneminde, birincisinde yapmaya başladıklarını sürdürüyor.
“America first” (“önce Amerika”) Trump’ın başlıca sloganı. Amerikan tekellerinin (şüphesiz öncelikle enerji, yüksek teknoloji, emlak-inşaat yatırımları ağırlıklı olanlar gibi belirli tekellerin) çıkarlarını önceleyen, tabii ki emperyalist nitelikli bir Amerikan milliyetçiliğini ifade ediyor.
Bu milliyetçilik, belli başlı olarak; küreselcilik ya da neoliberalizmle çelişiyor görüntüsü veren korumacı önlemlerle ABD’nin müttefiklerine koruma sağlama adına silahlanma ve savaş harcamalarının ana üstlenicisi olmasını sona erdirme tutumlarında beliriyor.
Trump, başlıca rakibi Çin ve müttefikleri bile olsalar Kanada ve Avrupalı emperyalistler örneklerinde olduğu gibi aynı zamanda rekabet halinde de olduğu rakiplerinden yapılan ithalata yüzde 25 gümrük vergisi koydu. İlk döneminde olduğu gibi, bunu, başlıca çelik ve alüminyum ithalatında başlattı. Çin hiç zaman kaybetmeden Amerikan ürünlerine koyduğu benzer oranlı gümrük vergileriyle yanıtlarken, AB, 1 Nisan’da başlamak üzere 8 milyar avroluk Amerikan ürününe aynı oranda vergi koymayı kararlaştırdı.
Ancak Trump el yükselterek karşı tehditte bulundu. Bunu Kanada’ya karşı yaptığı gibi. AB’ye karşı da yineledi. AB örneğin ABD’de üretilen viskiye yüzde 50 gümrük vergisi koyma kararı alınca, Trump, “Eğer müzakereyi kabul etmezse…” diyerek İran’a, “Eğer rehineleri salıvermezlerse…” diyerek HAMAS’a yönelttiği tehditlerin bir benzeriyle AB’yi hedef aldı: “Bu tarife derhal kaldırılmazsa ABD, kısa bir süre içinde Fransa ve diğer AB ülkelerinden gelen tüm şarap, şampanya ve alkollü ürünlere yüzde 200 tarife uygulayacaktır. Bu, ABD’deki şarap ve şampanya işletmeleri için harika olacak.” Avrupalılar yeterince büyük emperyalistler olsalar da, tehdit ve dayatma, Trump’ın temel yöntemlerinden........
© Evrensel
