Kimliksizler
Türk futbolu ortak teması “kimlik” olan bir çelişkinin ortasında. Bir yandan ülke genelinde farklı coğrafyaların 100-120 yıllık gelenekleri muazzam bir erozyon içerisinde günden güne çölleşiyor. Asırlık çınarlar kapanıyor, başka isimlerle yeniden açılıyor, eski havasını bulamıyor, tribünler anlık ya da dönemsel patlamaların dışında boş kalıyor. Kulüpleri yöneten ve kendi kısa vadeli, çoğunlukla spor dışı hedefleri yüzünden bu işe soyunan patron sınıfı, reklamlarını yapıp, “benden sonrası tufan” deyip çekip gidiyor. Kurumsal yapıları, sporcu yetiştirme becerileri, yerelle sahici bağları onarılmaz biçimde tahrip edilen kulüpler trilyonluk borçlarıyla ya sadık kitlelerinin mütevazı bağışlarına bel bağlıyorlar ya da bir sonraki “patron”u bekliyorlar. Bir tanesi daha gelecek de kirli parasını aklayacak, PR’ını yapacak, iş bağlantılarını kuvvetlendirecek, siyasi ortaklarını memnun edecek… 12 ay da o şakşaklanacak, biraz da ona ağa çekilecek sonra vınnn, ilk soldan ardında enkaz bırakan patron başkanlar mezarlığına…
Ne deniyordu, tribünlerin pek sevdiği o şarkıda: “Sevin kara gözlüm sevin, bu mutluluk hakkın senin.” Ama çok da kendinizi alıştırmayın, Türk futbolu, uzun süreli sevinçleri İstanbul’a has kılmak üzere evrimleşmiştir. Bu yüzden bugün çilekeş Adana Demirsporlular “Yaşasın Demirspor” kampanyasıyla borçları kapatmaya çalışırken kulübün şovmen sahibi Murat Sancak, borç kapatıldığında hissesini devredeceğini söyleyecek kadar rahat. Bu yüzden 2010’ları siyasi müdahaleyle Süper Lig’e yükseltilip borç batağıyla yok olmaya sürüklenerek geçiren “Yeni” Mersin İdman Yurdu, 100. yılına başka bir isim adı altında 2. Lig’de suni teneffüsle giriyor. Üstelik........
© Evrensel
