ABD Başkanları muhtemelen dünyada en geniş yetkilere sahip başkanlardır. Düşünün ki isterlerse dünya savaşı çıkarmaya karar verebilirler, isterlerse nükleer bir saldırı düzenleyip dünyanın bir kısmını yok edebilirler.

Elbette bunlar kâğıt üzerinde. ABD başkanlarının yetkileri ile kendi nitelikleri arasında bir uçurum vardır. Başkanın bunca geniş yetkiye sahip olmasına izin verilmiştir ama kimin başkan olabileceği ayrı bir meseledir. Sahip olunan bu yetkileri kullandırmak esasen “vesayetin” elindedir

ABD Başkanları ağır bir vesayet altındadır. Hem bizim eski başbakanlar gibi sadece askeri sivil bürokrasinin değil, Wall Street’ten Pentagon’a vücut bulan çok uluslu şirketlerin vesayeti altındadırlar. Vesayete boyun eğmeyenlerin de sonları hiç hayırlı olmaz. Vietnam savaşını bitirmeyi düşünen J.F. Kennedy öldürülmüş, onu öldüren de öldürülmüş, onu öldüreni öldüren de hapiste esrarengiz biçimde ölmüştür. Kennedy’nin yerini ise Vietnam savaşını bir beş yıl daha uzatacak olan Lyndon B. Johnson “geçmiştir”. Yakın zamanda “The Post” adıyla bir film yayınlanmış ve Oscar’a aday gösterilmiştir. Film, Johnson’un Vietnam’da savaşın kaybedildiğini bildiğini ama bunu beş yıl halktan (ve CIA’dan) sakladığını, özgürlük havarisi Washington Post’un da halkı bilgilendirdiğini iddia eder. Washington Post ABD’nin tetikçi gazetelerinin başında gelir ve bir başkanın uluslararası bir savaşı CIA’dan saklamasının mümkün olduğuna ABD halkını inandırmaya çalışır. Yani ABD halkı bir kez daha kandırılmıştır. CIA aklanmış, suç, yıllar önce ölmüş bir başkana atılmıştır. (Yönetmenin Steven Spielberg olduğunu söylesem şaşırmazsınız değil mi?) Savaşın batağa sardığını en başta CIA bilmektedir ama milyonlarca bombanın atıldığı savaşın “ABD ekonomisinin belkemiği “Military Industrial Complex”leri ayakta tutmak için bir beş yıl daha uzamasına ve binlerce Amerikalının boş yere ölmesine göz yummuştur.

Lafı fazla uzattım, Pentagon aynı numarayı Körfez savaşında bir kez daha çevirdi. “Kitle........

© Ensonhaber