Neden hep polis ya da savcı?
Öğretmen, müdür, bakan değil… Dolandırıcıların hep “polisiz” ya da “savcıyız” diyerek ortaya çıkması bir tesadüf mü? Yoksa bu toplumun en derin korkularına dair bir itiraf mı?
Gece yarısı bir telefon. Karşıdaki ses kendini “savcı” olarak tanıtıyor. “Hesabınız …. terör örgütü tarafından kullanılıyor” diyor. Normalde gülüp kapatılması gereken bir cümle. Ama kişi titriyor, terliyor, panikliyor. İşte bu ilk saniyede, dolandırıcı oyunu kazanıyor. Çünkü karşısındakinin suçsuzluğuna değil, korkusuna güveniyor.
Dolandırıcılar neden “öğretmenim” demez, neden “bakanım” demez de hep polis ya da savcı kılığına girer? Çünkü toplumun zihninde bu iki sıfat, yalnızca bir meslek değil; tartışmasız otoritenin adı. Kapınıza geldiklerinde “hayatınızı karartabilecek” güçler olarak kodlanmışlar. Dolandırıcı da işte bu korkunun, kamufle edilmiş köleliğin dışa vurumunun kılıfını kuşanıyor.
Suçsuz bir vatandaşın yapması gereken basit: “Buyursunlar, mahkemede anlatırım.” Ama yapılmıyor. Çünkü toplumun belleğinde “ya bana da bulaştırırlarsa” korkusu, suçsuzluğa olan güvenin önüne geçmiş durumda. İnsanlar suçsuzluğuna değil, sessiz kalmaya sığınıyor. Ve sahte savcı, gerçek savcıdan daha inandırıcı;........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d