İhracatımız hangi hızda büyümeli?
Geçtiğimiz hafta sonu 31 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında Antalya’da Türkiye ihracatçılar
Meclisi delegeler çalıştayında bir panel konuşmacısı olarak bulunma şansı yakaladım. Bu vesileyle Türkiye’nin dört bir yanından gelen ihracatçıların bir taraftan motivasyonlarını, dayanıklılıklarını izleme şansınız olurken bir taraftan da yaşadıkları sorunları daha net bir şekilde görme imkanımız oldu.
Türkiye’nin mal ihracatının neredeyse -98’i sanayi ürünlerinden oluşuyor. Aslında ihracatçının sorunu sanayicinin sorunu demek. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren bağımsız ve kendi kendine yeterli bir sanayiye sahip olma çerçevesinde oluşturulan ekonomi politikalarımız çok güçlü ve bölgesinde rekabet gücü çok yüksek bir sanayi oluşturmayı başardı. Yüksek teknoloji ürünler grubunda savunma sanayi hariç istediğimiz noktadan oldukça uzak olmamıza rağmen bunun dışındaki alanlarda oldukça rekabetçi, ürün çeşitliliği yüksek ve dünyada birçok pazara ulaşabilen bir sanayi ve ihracata sahip olduk. Son yıllarda bu gücün ciddi baskı altında olduğunu da izliyoruz. Faiz indirimi ile başlayan yüksek enflasyon döneminin getirdiği maliyet baskısı ve enflasyonu indirmekte kur politikasını devreye sokunca, reel olarak değerlenen TL’yi ana araçlardan birisi haline getirince, ülkemiz TL bazında pahalılaşma kadar döviz bazında da pahalılaşan bir noktaya geldi.
Tüm dünyada teknolojik gelişmelerin de etkisiyle baskı altında kalan enflasyona karşın bizim fiyat rekabetine giremememiz, değil fiyat indirmek, döviz bazında artırma ihtiyacı duymamız, rekabet gücümüze ciddi zarar vermeye başladı. İhracatçılarımız mevcut anlaşmalarını sürdürmek, piyasa paylarını korumak amacıyla da belki düşük........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d