Türkiye ekonomisinin yeni kırılma noktası
Uzun yıllar boyunca küresel ekonomi, doğal kaynakların sınırsız olduğu varsayımına dayanan bir büyüme paradigması ile ilerledi. Ancak bu modelin yarattığı çevresel yıkım, derinleşen iklim krizi ve artan gelir eşitsizliği artık bu yapının sürdürülemez olduğunu net bir şekilde gösteriyor.
Dünya, sürdürülebilir büyüme ve yeşil ekonomi adı verilen yeni bir rotaya girmiş durumda. Türkiye ekonomisi de, mevcut kırılganlıklarını aşmak ve uzun vadeli refahını güvence altına almak için bu dönüşümün tam merkezinde yer alıyor.
Yeşil ekonomi sadece bir çevre politikası değil, aynı zamanda karbon emisyonlarını azaltarak ekonomik büyümeyi sürdürmeyi, kaynak verimliliğini artırmayı ve toplumsal eşitsizlikleri hafifletmeyi hedefleyen kapsamlı bir kalkınma modelidir. Bu, artık bir "vizyon" değil, Türkiye’nin rekabetçiliğini koruması için bir ekonomik mecburiyettir.
On İkinci Kalkınma Planı ve Yeşil Mutabakat Eylem Planı gibi stratejik belgeler, çevre dostu üretimi ve döngüsel ekonomiyi ön plana çıkararak bu makroekonomik yönelimi resmileştirmiştir. Ancak bu dönüşüm, Türkiye ekonomisi için hem ciddi tehditleri hem de büyük yapısal fırsatları içinde barındırıyor.
Türkiye’nin en kronik makroekonomik zayıflığı, yüksek enerji ithalatına bağlı cari işlemler açığıdır. Yeşil dönüşüm, tam da bu noktada stratejik bir avantaj sunar. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına (güneş, rüzgar, jeotermal)........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein