Faiz, enflasyon ve gerçeklik arasındaki kopuş
Klasik para politikası, uzun yıllar boyunca “faiz oranı–enflasyon–büyüme” üçgeni üzerinden dünyayı yönlendirdi. Ancak küresel tedarik zincirlerinin kırıldığı, enerji kaynaklarının jeopolitik silaha dönüştüğü, dijital varlıkların yükseldiği bir dönemde bu üçgen artık işlevini yitiriyor. Faiz silahı, geçmişte olduğu gibi piyasaları yönlendiremiyor. Amerika Merkez Bankası’nın (Fed) her hamlesi, artık gelişmiş ekonomilerde dahi öngörülemeyen dalgalanmalara neden oluyor.
Enflasyon, arz yönlü şoklar ve yapısal bozulmalarla beslendiği için, geleneksel sıkılaşma politikalarıyla dizginlenemiyor. Dahası, yüksek faiz politikası, gelişmekte olan ülkelerde büyümeyi baskılarken borç krizlerini derinleştiriyor. Kısacası, klasik para politikası artık yalnızca bir “finansal refleks”e dönüşmüş durumda; sistematik bir çözüm değil.
Soğuk Savaş sonrası dönemin en güçlü argümanı, serbest piyasanın kendi dengesini bulacağı inancıydı. Fakat bugün dünya, tam tersine, stratejik özerklik ve üretim güvenliği kavramlarını konuşuyor. Çin, Hindistan, Rusya gibi ekonomiler artık kendi parasal alanlarını kuruyor. BRICS ülkeleri, doların hegemonyasını kırmak için yeni rezerv para arayışında. Bu tabloda, Batı’nın 1980’lerden beri ihraç ettiği “monetarist düşünce” artık küresel geçerliliğini........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d