Hukukun özerkliği ve demokratik siyaset
Liberal demokrasinin 20. yüzyılın sonlarında baskın politik model haline gelmesi bir anlamda hukukun siyasete üstünlüğünü ilan etmesidir. Ancak, bu model siyaseti hukuka göre ikincil bir faaliyet türü olarak öngörmesi bakımından siyasete toplum hayatında daha yüksek bir değer/rol atfeden sol ve sağ ideolojilerin mensupları için rahatsız edicidir.
Oysa, “hukukun üstünlüğü”nun yeni kamusal-siyasal söylemin neredeyse birinci ilkesi haline gelmesi kamu siyasetine herhangi bir alan tanınmadığı anlamına gelmemektedir. Burada mesele, siyasetin ortadan kalkmasından çok, onun rolünün ve hukukla ilişkisinin yeniden tanımlanmasıdır. Başka bir anlatımla, yeni “anayasal demokrasi” paradigması kamu siyasetine ilişkin tartışmayı ve politik-ideolojik rekabeti ortadan kaldırmıyor, aksine devlet-toplum ilişkisini bireylerden hareketle ve bireylerin “doğal hakları”nı mahfuz tutan bir anlayışla ele almayı öngörüyor.
Bu yeni anlayışta hukuk artık siyasetin istediği gibi biçimlendirdiği bir ‘’mamul’’ olmayıp, bireylerin doğal haklarını koruma altına alan bir güvenceler ve devlete yönelik tahditler sistemi olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yaklaşım hukukun siyasetten nispeten bağımsız veya özerk bir kurum olduğunu kabul........
© Diyalog Gazetesi
