Cübbeli Ahmet’in Kızılbaş İtikadı
1895 yılında Konya'nın Doğanbey ilçesinden çıkan Ahmet Doyuran, 1897 yılında dört masa ve on altı sandalye ile İstanbul Sirkeci'de Konya Lezzet Lokantası adlı mütevazı bir lokanta açtı, lokanta, zamanla büyük rağbet kazandı. Konyalı Lokantası’nın Sirkeci’den sonraki ikinci şubesi, 1969 yılında Topkapı Sarayı Müzesi içinde açıldı. Konyalı Topkapı Sarayı Lokantası, 2004 yılında içki ruhsatı aldı. İçki servisi, tabiatıyla şuurlu Müslümanların tepkisine yol açtı. Zira Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler Dairesi’nde Hz. Muhammed s.a.v. e, sahabesine ve bazı peygamberlere ait mukaddes eşyalar saklanıyordu. Bunlar, Yavuz Sultan Selim'in 1517'de feth ettiği Mısır'dan, bir kısmı da İslâm ülkelerinden İstanbul'a getirilmişti.
Devrin İstanbul Valisi Muammer Güler, 2005 ve 2006 yıllarında Topkapı Sarayı Konyalı Lokantası'nda İl Genel Meclisi Üyeleri için içkisiz yemek verdi. Davete sadece AK Partili ve bağımsız meclis üyeleri katıldı, yemekte alkol servisi yapılmamasını protesto eden 64 üyeli CHP grubu katılmadı. Vali, “Restoran alkolsüz.”, işletme müdürü Savaş Bulut ise, “Restoranımız alkollü, valilik istemedi.” dedi (*).
Necat Selimoğlu isimli şuurlu bir Müslüman, İslâm peygamberinin eşyalarının saklandığı alanda içki sunulmasına tepkisini sözde bırakmadı, resmî şikâyet için harekete geçti. Mayıs 2009’da Konyalı Topkapı Sarayı Lokantası’nda içki sunulması hakkında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne şikâyet dilekçesi verdi; belediye, dilekçeyi işleme koydu. Selimoğlu, dilekçesinde, “İslâm dünyasının peygamberinin dişi dâhil bulunduğu alana küfr edercesine verilen içki ruhsatının Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu çerçevesinde değerlendirilmesini ve gerekli işlemin yapılmasını arz ederim.” dedi.
Konyalı Topkapı Sarayı Lokantası işletme müdürü Savaş Bulut ise, kırk yıldır Saray’da restoran hizmeti verdiklerini ve beş yıldır da içki ruhsatlarının olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Biz, Saray içerisinde özellikle turistlere hizmet eden bir yeriz. “Burada niye içki satıyorlar?” gibi sıkıntılardan haberimiz var. Ama devletin bize vermiş olduğu içki ve turizm ruhsatımız var. Bugüne kadar içki içilmesinden dolayı restoranımızda hiçbir olay ve sorun yaşanmadı” (**).
Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınmış içki ruhsatı müktesep hak sayıldığı için, belediyenin Konyalı Topkapı Sarayı Lokantası’nın içki servisini önlemesi zordu. Ancak güçlü bir kamuoyu baskısı ile sonuç alınabilirdi. Necat Selimoğlu, bu maksatla kamuoyunda Cübbeli Ahmet diye tanınan Ahmet Mahmut Ünlü’ye başvurmayı düşündü. Çünkü Cübbeli Ahmet, hem şöhretli bir Müslüman hoca ve nüfuzlu bir kanaat önderi, hem de Necat Selimoğlu’nun Giresun Görele’den hemşerisi idi.
Necat Selimoğlu, 1957 Giresun Görele doğumlu, Beyoğlu Belediyesi’nden emekli bir ziraat mühendisi ve aynı zamanda kültür ve tarihimize ömrünü adamış bir inançlı aydındı. Yüksek mimar restoratör Seda Özen Bilgili, onu şöyle tanıtır:
“Necat Selimoğlu, ziraat mühendisidir, 50 yaşından sonra İTÜ’de restorasyon yüksek lisansı yapmıştır. Sokaklarını arşınladığı Tarihî Yarımada’da apartmanların arasında kalmış bir kilise/camiyi keşf etmişti. Keşf ettiği, koruduğu, ayağa kaldırdığı birçok cami, çeşme vardır. İstanbul’un koruyucularından Necat Bey’in cep telefonu yoktur, ama bir yeri korumak istediği zaman istediği insana ulaşır. Babası kaptanmış, kendisi de hâlâ Kasımpaşa’da oturur. Hakkında kitap yazılması gereken dürüst, azimli, çalışkan, cesur, özel, enteresan biridir.” (***).
Necat Bey’in, Tophane Dâyezâde Camii gibi zamanla izi silinmiş birçok caminin keşfi ve ihyasında büyük emeği geçmişti: “Mescidin tesbit çalışmalarında Necat Selimoğlu ve Garip Sağlık'ın büyük emekleri geçmiştir. Derneğimizce takibi yapılan ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin mülkiyetinde olan Camii’nin tescil işlemleri bitmiş olup ihyasını beklemektedir (****).
-Kızıl renklere tutkusu, Cübbeli’nin gizli Kızılbaş kimliğini gösteriyor.
Yakın çevresine anlattığına göre Necat Selimoğlu, hemşerisi Cübbeli Ahmet ile tanışmıyordu. Ancak muhtemelen hemşerilik bağı ve bu mesele vesilesiyle tanışırız diye düşündü. 2011 Ramazan ayında (1 Ağustos 2011– 29 Ağustos) bir gün iftara yakın saatte Cübbeli ile görüşmek için Fatih Camii'nin iki sokak ilerisinde Otlukçular Yokuşu’nda bulunan evine gitti. Cübbeli, korumaları Mehmet Berber ve Fahri Canpolat ile apartmana girerken kapıda bekleyen Necat Bey yaklaştı, kendisini tanıtarak konuyu arz etti:
“Cübbeli Hoca, mukaddes emanetlerin bulunduğu Topkapı Sarayı’nda Konyalı Lokantası’nın içki servisi, Peygamber Efendimiz s.a.v. in namusunu ihlaldir. Ben, bu konudaki teşebbüslerimden bir netice alamadım. Siz, kamuoyunda etkili bir insansınız. Bu konuyu gündeme getirirseniz kamuoyu baskısı üzerine resmî merciler içki servisini önleyebilir.”
Buna karşı Cübbeli, apartman merdivenlerini çıkarken Necat Bey’in yüzüne bile bakmadan şu cevabı verdi:
-“Peygamberin namusundan bana ne!”
Necat Bey, bu cevap üzerine şok oldu, ne diyeceğini bilemedi. “Peygamberin namusundan bana ne!”, gayretullaha dokunacak bir sözdü. Nitekim Cübbeli, kısa bir süre sonra 12 Aralık 2011 tarihinde çete ve fuhuş soruşturması kapsamında tutuklandı (*****).
-Kızıl renklere tutkusu, Cübbeli’nin gizli Kızılbaş itikadını gösteriyor.
“Peygamberin namusundan bana ne!” sözünü, Allah’a ve Rasûlüne iman eden bir mümin değil, ancak Şah İsmail’e tapan bir Kızılbaş söyleyebilirdi. Ünlü (2011), Eylül 2011 tarihli bir yazısında Gümüşhane Kürtün’den Görele’nin Yeğenli köyüne yerleşmiş bir ailenin çocuğu olduğunu söyler. Ancak o, ailesinin, Yeğenli köyünden ayrılan Şahali (Şah Ali) köyünden olduğunu gizler; Giresun ilinin Görele ilçesinin Çavuşlu beldesinin Şahali köyü (mahalle). “Şah Ali” ismindeki “Şah”, Hz. Ali’nin değil, Safevî padişahı İsmail’in sıfatıydı. “Şah Ali”, Kızılbaş akidesinde hâşâ “Allah’ın hulûl ettiği Hz. Ali’nin ruhunun geçtiği Şah İsmail” demekti. Yani Cübbeli Ahmet, sonradan sünnîleşmiş Kızılbaş Çepnilerin köyüne mensup bir aileden geliyordu.
Çepniler, Oğuz Türklerinin sol kolunu teşkil eden Üçok kolunun on iki boyundan (Bayındır, Peçenek, Çavuldur, Çepni, Salur, Eymür, Alayuntlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva, Kınık) biriydi. Onlar, Osmanlılardan çok önce 1048 yılında başlayan akınlarla Anadolu’nun, bilhassa Doğu Karadeniz bölgesinin Türkleşmesinde çok önemli bir rol oynamışlar ve Ordu-Giresun-Gümüşhane-Trabzon........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Joshua Schultheis
Rachel Marsden