Hınç bilemek
Türk Dil Kurumu 2025’in kelimesini seçmeleri için beş seçenek sunmuş ahaliye: dijital vicdan, vicdani körlük, çorak, eylemsiz merhamet, tek tipleşme. Oylama bugün 17.30’da bitecekmiş.
‘Dijital vicdan’ı şöyle tanımlamış TDK: “Gerçek hayatta sorumluluk almayıp sosyal medyadaki paylaşım veya beğenilerle vicdanı rahatlatma eylemi.”
Anlıyorum, fakat bu terim bu anlamda kullanılmıyor galiba. Bakınayım dedim, karşıma bir kitap çıktı: Dijital Vicdan: Yapay Zeka Çağında Etik, Tülay Turan, Yaz Yayınları, 2024. ‘Dijital vicdan’ şöyle tanımlanıyor kitapta:
“Dijital vicdan kavramı, bu teknolojilerin [yapay zeka teknolojilerinin] etik sınırlar içinde kullanılması gerektiğine işaret ederken, bireysel ve toplumsal sorumlulukların dijital çağda yeniden tanımlanması gerektiğini vurgulamaktadır.”
İngilizcesine bakayım dedim, gördüm ki ‘digital conscience = dijital vicdan’ değil de asıl ‘digital consciousness = dijital bilinç’, ‘artificial consciousness = yapay bilinç’ kavramı üzerinde duruyor, onunla iş görüyorlar. (Batı’nın teknolojisiyle birlikte, allah göstermesin, ahlakını da alsaydık biz de vicdanı ıskalayıp allahın belası bilinçle uğraşacaktık. Ucuz atlatmışız.)
Uzun lafın kısası, TDK yanlış kavram öneriyor. Aslında ‘sanal vicdan’ demek istiyor galiba. ‘Sanal’ ne demek?
TDK Güncel Sözlük: Gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanan.
Kubbealtı Lugatı: Gerçekte var olmayan, var olduğu sanılan, farzedilen, mevhum.
Dahası var, ha-ha-hah! Kendi sözlüğüne bile almadığı bir kavramı 2025’in kelimesi olabilir diye önümüze sürüyor TDK. Sözlükte ‘dijital çağ’, ‘dijital dönüşüm’, ‘dijital imza’, ‘dijital kütüphane’ var, ama ‘dijital vicdan’ nanay. Cesaretlerini toplayıp yeni bir terim, kelime önermişler galiba. Neden olmasın?
Sonuç olarak bu ‘sanal vicdan’ yeni bir şey hiç değil, sosyal medyaya iki kelam attırıp vicdanlarımızı rahatlatıyoruz nicedir. Bu durum 2025’te patlama yapmış da değil.
TDK ‘vicdan’lı bir kavram daha öneriyor: ‘vicdani körlük’. Şu demekmiş: “Birey ve toplumların ağır zulüm karşısında ahlaki duyarlılıklarını yitirerek kayıtsızlaşması.”
Çok yerinde bir öneri. Bunu önerirken akıllarında herhalde bazı somut örnekler vardı. Tayfun Kahraman’ın karısı Meriç Demir Kahraman’ın iki gün önceki şu mesajını gördüklerinde önerileriyle gurur da duymuşlardır eminim:
“Anayasa Mahkemesi kararı UYGULANMADIĞI İÇİN, masum yere hapiste olan eşim Tayfun Kahraman, sağlığını kalıcı biçimde etkileyecek çok ağır ve sancılı bir süreç yaşıyor. (…)
Tayfun geçirdiği MS atağı nedeniyle dün bütün gün daracık havasız........© Diken





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar