Çözüm süreci mi, çözülme süreci mi? - Doğu Silahçıoğlu
ABD ve kimi Batılı devletler ile İsrail’in ardında yer aldığı “Büyük Ortadoğu Tasarımı”na da katkıda bulunan bölücü/ ayrılıkçı terör örgütünün Ortadoğu faaliyetinin Türkiye’deki bölümünde yeni bir aşamaya geçildi.
1987’den bu yana süren ve binlerce vatan evladının yitirilmesine, büyük acıların yaşanmasına neden olan hareket, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dünyada örneği görülmemiş bir başarısıyla yok edildi. Bu nedenle örgüt silah bırakmak ve silahlı mücadeleden vazgeçmek zorunda kaldı. Bugün geldiği noktada, “demokratik çözüm” olarak adlandırdığı “siyaset alanı”nda faaliyet göstermeye karar kıldı.
Ne var ki bu gelişme, gelecekte ortaya çıkabilecek sorunlar açısından bilinmezlerle dolu bir sürecin başlangıcı oldu. Buna “çözüm süreci” diyenler oldu. Eskilerin deyimiyle malumun ilamından başka bir şey olmayan örgütün silah bırakmasıyla ve kendini feshetmesiyle oluşan bu belirsizlik ortamı toplumda yeni bir tartışma başlattı. Çünkü örgüt görüldüğü kadarıyla bu aşamada anadilde eğitim de dahil olmak üzere, etnik kültürel altyapıyı genişletmek, önce “özerklik”, sonra da Türkiye, İran, Irak ve Suriye tabanlı dört parçalı oluşumu bir “konfederasyon”a dönüştürmek yolunda kararlı olduğunu satır aralarındaki ifadelerle ortaya koymuştu.
Bunu gerçekleştirmek için siyasal iktidar ittifakının istediği biçimde onun önünü açabilecek bir anayasa oluşturulmasına destek vermenin ve bu anayasanın içine kendi hedeflerine ulaşma olanağı sağlayacak hükümleri de dahil ettirebilmenin peşine düştü.
Terörist gömleğini çıkararak siyasetçi gömleği giymeye karar veren örgütün bu konudaki beklentisi, siyasal iktidar ittifakının “yapısal reformlar” kapsamında kendi isteklerine de yer vermesidir. Ancak bu gerçekleşirse “denetimsiz başkanlık sistemi”nin kalıcılığına ve tek kişi yönetimine........
© Cumhuriyet
