Sarıyer Edebiyat Günleri
Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım. İstanbul’un keskin soğuğuna ve yağmura rağmen öykücülüğümüz üzerine düşüncelerimizi nitelikli bir çoğunluk dinlerken neredeyse hepimiz Sadık Aslankara’nın bu alanda hazırladığı çok yakında kitaplaşacak çalışmaya dikkat kesildik. Aslankara çalışmasına dair temel yönelimini tek tek anlatırken özellikle öykü yazarlığındaki çok sayıda çıkış yapan yazarla birleşen parlak dönemlerin ortak özelliklerini sundu bize. Hürriyet Yaşar özenli çalışmasında çağdaş öykü yazarlığımızın Refik Halit Karay, Ömer Seyfettin ve Esendal’la öne çıkan ilk dönemi aktardı. Özcan Karabulut ise kendi içinde olduğu 90’lı yıllar yazarlar kuşağının güçlü çıkışının ardındaki yazar örgütlenmesine yönelik gerçekliği açıkladı. Dinleyiciye, Ankara’da Öykü Günleri ile başlayan, ardından neredeyse tüm ülkeye yayılan öykü günleriyle bağlantılı, birbiri ardı sıra çıkan öykü dergilerini, 14 Şubat Dünya Öykü Günü’nün başlangıcı ve gelenekselleşmesini paylaştı.
***
Doğrusunu söylemek gerekirse bu kadar geniş kapsamlı bir başlığı yorumlamanın sıkıntısıyla geçtiğimiz yüz yılımızda öykücülüğümüzü değerlendirmenin en önemli adımı belki de kimi öykülere değinmekten geçiyordu. Kendi adıma yüz yıllık tarihimizden en sevdiğim on öyküyü belirleyerek ilerlemek öznel gibi görünse de geneli görmek adına bir bebek adımı olabilirdi. Metin Altıok’un, “Ben diyorsam bilin ki o sizsiniz” dizesinden hareketle kendi bakışımın açılımını bu yolla sağlamaya çalıştım. Seçtiğim öyküler ise şunlardı:
Mahmut Şevket Esendal’dan “Karısının Kocası” günlük yaşam dilini konuşturma örgüsüyle betimleyerek ve abartıdan uzak bir yaklaşım sunarak anne ve babasının oğulları genç bir mühendisin yanına taşınması sonucu doğan olayları aktarır bize. Esendal muazzam bir ironiyle bitirir öyküsünü. Böylece çağdaş........
© Cumhuriyet
