Hedeftekiler…
Önce subaylar hedefteydi. Görevdekileri, emeklileri dahil, albayları, generalleriyle bir kısmı hakkında soruşturmalar başlatıldı. Gözaltına alınmalar, tutuklamalar uygulandı. İddianameler hazırlandı. Açılan davaların duruşmaları başladı.
Tutuklananların hapishanesi de davalarının görüldüğü yer de Silivri tesisleriydi. Tesislerin etrafında duvarlarla çevrili araziye giriş kapısının üzerindeki yazı şöyleydi:
“TC Adalet Bakanlığı Silivri Ceza infaz Kurumları Kampüsü”
(Not: Aslında bu ifade gerçeği yansıtmıyordu. Çünkü oraya getirilen zanlı veya sanıkların pek çoğu hakkında mahkemelerce verilmiş ve kesinleşmiş bir “ceza” kararı yoktu. Yatanların büyük kısmının orada tutulması, bir “cezanın infazı” olamazdı. Orada bulunması, bir “cezasız infaz” işlemi diye adlandırılabilirdi. Eğer hapishane ilgilileri, anayasaya ve yasalara aykırı olan o durumu bir de levhayla ilan etmek istemiyorlarsa, oraya, içeride tutulan zanlı veya sanıkların durumlarını da kapsayacak bir deyim oluşturmalıydılar.)
Ergenekon davası, önce bir toplu dava iken, yeni yeni soruşturmalar açıldıkça, aradaki farklılıkları belirtmek için, önce “dalga” adı altında ve numaralı olarak, “İkinci Ergenekon”, “Üçüncü Ergenekon” diye anılmaya başlamışlardı. Bazılarına, bazı yeni sıfatlar da eklenmişti. “İkinci Dalga”, “Üçüncü Dalga”sözcüklerinin yanında, “Polonezköy Davası”, “Oda TV Davası”, “OYAK Davası”, “Balyoz Davası” gibi...
O arada askeri alandan hapse alınan zanlılar, sanıklar arasına siviller de katılmıştır: Gazeteciler, üniversite rektörleri, akademisyenler, doktorlar gibi... Gazetecilerin sanığı olduğu Oda TV davası gibi...
Haklarında iddialar öne sürülen siviller arasında Türkân Saylan gibi sivil toplum örgütü liderleri, İlhan Selçuk gibi,........
© Cumhuriyet
