menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Charlie Kirk Suikastı – Neoliberalizmle Neofaşizmin Birbirini Besleyen Sarmalı

13 0
14.09.2025

ABD’de geçen hafta bir suikast sonucu öldürülen Charlie Kirk, yeni nesil faşizmin, MAGA (Make America Great Again) edebiyatının önde gelen temsilcilerinden biriydi. Gençliğiyle –daha 31 yaşındaydı–, dinamizmiyle, provokatif çıkışlarıyla parlak bir kariyer sürmekteydi. Sosyal zemini tekno-kapitalist sermayeyle güvencesiz alt orta sınıflar arasında faşizan bir ittifaka dayalı olan Trumpizm’in ideolojik söyleminin adeta vücut bulmuş haliydi. Faşizme Hıristiyan-Evanjelist bir renk katarak onu “sıradan vatandaş” gözünde yeniden normalleştirme çabalarına da öncülük ediyordu.

Kirk’ün yıldızı, sadece Trumpizm’in kitle tabanında değil, Cumhuriyetçi Parti içinde de hızla parlıyordu. Kurucusu olduğu Turning Point USA üzerinden üniversite kampüslerinde geniş bir gençlik ağı kurmuş, sosyal medya aracılığıyla nefret söylemini kitlelere “özgürlük” ve “halkın sesi” gibi kavramlarla pazarlamayı başarmıştı. Bu yönüyle Trump sonrası dönemin ideolojik çerçevesini kuracak gençlerden biri olarak görülüyor, Amerikan sağının yeni kuşak liderleri arasında gösteriliyordu.

Kirk’ün yazılı ve sözlü metinleri neoliberalizmin piyasa mantığıyla bütünleşmiş olan günümüz faşizminin küresel ufkunu, demagojik cephaneliğini sergilemesi; “söz” ve ifade özgürlüğü maskesi altında örgütlenen yeni faşizan-otoriter tahayyülü ortaya koyması bakımından önemli. Eşitsizliğin bir “doğal düzen” olarak kabul ettirilmesi yönünde epey mesafe kaydetmiş olan yeni nesil faşizm, Kirk’ün ölümüyle dinamik bir temsilcisini kaybetmiş olsa da fikrî cazibesini koruyor.

***

Kirk, ilk olarak, 2016’da Turning Point USA bünyesinde kurduğu Professor Watch List (Profesörleri İzleme Listesi) ile ülke gündemine oturmuş; ABD üniversitelerinde görevli profesörleri beyaz ABD’lileri hedef alan küresel bir komplonun aktörleri olmakla suçlamış ve McCarthy dönemine benzer bir tasfiyeyi salık vermişti. Buna göre, ABD üniversiteleri “kültürel Marksizm”in kaleleriydi ve SSCB’nin yıkılışından sonra Marksizm, kabuk değiştirerek eleştirel ırk teorisi (CRT); çevre ve iklim hareketi, LGBT hakları, evrensel sağlık hizmetleri savunuculuğu gibi yeni kisvelere bürünmüştü.[1]

Bu fikirler bir “uç-sağcı”nın hezeyanları olarak görülmemeli zira Trump ve J. D. Vance’in Gündem 47 (Agenda 47) başlığı altında açıkladıkları hedefler arasında da benzer maddeler yer alıyor: “Her türden Marksist çeşitlilik ve adalet anlayışının … toplumdan ve........

© Birikim