menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Black Mirror’da ayna kırıldı

27 5
17.05.2025

Black Mirror, zaman zaman rehberimiz, zaman zaman zihnimizi sarsan bir ilham, kimi zaman da acı gerçeklerle yüzleştiren sert bir uyarı olarak karşımıza çıkmaya devam ediyor. Bana kalırsa, bizden sonra gelecek nesiller veya başka türler için eşsiz bir sosyolojik hazine olmaya da devam edecek… İlk sezonlarında adeta teknolojik bir distopya tokadıydı; izleyiciyi sarsıyor, hiçbir merhem sunmadan orada bırakıyordu. İşte bu sertlik, onun alametifarikasıydı. Ancak yedinci sezondaki dönüşüm, Black Mirror’ın da bu döngüyü fark ettiğini ve “sürekli şok etme” stratejisinin sürdürülebilir olmadığını kabul ettiğini gösteriyor. Bu değişim, Black Mirror’ın özünden ödün vermesi değil, tam tersine çağın duygusal ihtiyaçlarına yeniden kalibre olması.

Artık “teknoloji korkusu” değil, “teknolojiyle birlikte yaşama çaresizliği” anlatılıyor. Ancak bu yeni yönelim, her adımda tutarlı sonuçlar üretmiyor. Mesela yeni sezonun en büyük hamlesi, dizinin ilk kez eski bir bölüme doğrudan devam niteliğinde bir bölüm sunması: USS Callister: Into Infinity. Fakat ironik biçimde, bu bölüm sezonun en zayıf halkalarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü Black Mirror’ı güçlü kılan şey, bilinmezliğin ve öngörülemezliğin yarattığı heyecandır. Tanıdık bir evrene dönüş, bu heyecanı törpülüyor. Bu bölüm, dizinin geçmişe dönük değil, geleceğe bakan yönünün daha verimli olduğunu hatırlatıyor. Neyse ki bu riskli son bölümden önceki bölümler, Black Mirror’ın yeni sezondaki ruhunu çok daha güçlü yansıtıyor. Örneğin Common People, yapay zekâ destekli bir ölümsüzlük teknolojisinin içinde sıkışan bir çifti anlatıyor. Burada teknoloji, modern hayatın ekonomik ve duygusal kırılganlıklarına........

© Birgün