Gıda güvenliği kişisel vicdana bırakılamaz
Sıra, yaşamlarımızı sürdürmek için en temel ihtiyacımız olan gıda ve suyun başına gelenlerin kafamıza birer balyoz gibi inerek anlaşılmasında. Olmayacak ölümlere, nefesimize, gıdamıza ve suyumuza karışan türlü zehirlere bağlı cinayetler eklendi. Üstelik henüz 100’den fazla insanı öldüren ya da kör bırakan sahte içki skandalını toplum olarak “içmeselerdi” diye bertaraf etmişken.
Yeterli ve güvenli gıdaya erişim; sağlıklı olmanın ve yaşamı sürdürmenin, efendileri heveslendirmek için de köleler gibi çalışmayı sürdürebilmenin temel koşulu. Memleketi bu denli özlemelerinden hâlâ gurbetçi oldukları anlaşılan bir aile, hasret gidermeye, memleketin havasını, gıdasını çocuklarına anlatmaya geldikleri öz hakiki vatanlarında olmayacak şekilde ansızın yok oldular.
Bu facia gündelik hayatlarımızda ne tür mayın tarlalarından sektiğimizin ya da olmayacak şekilde hastalanıp öldüğümüzün acı bir tezahürüydü. Kaldıkları oteldeki böcek ilacı sızıntısı ve yedikleri, tümü ciddi, hatta nadir de olsa ölümcül gıda zehirlenmeleri için kaynak olabilecek, şüpheli gıdalar üzerinden pek çok dayanaklı dayanaksız spekülasyon dışında henüz somut bir bulgu yok. Besin güvenlik zincirleri ya da besin zehirlenmeleri konusunda bir karnesi dahi olmayan bir ülkeyiz.
Uzmanlık eğitimine başladığım ilk yıl, o zamanki Gazi Gölbaşı kampüsünden akşamüzeri servise binmek üzereyken ambulans sesleriyle irkildim. Yüksek ateş, kusma, hipotansiyon, taşikardi ile seyreden toksik bir tablosu olan çoluk, çocuk, genç, yaşlı onlarca insan ambulanslardan indirildi. Tek asistandım ve toplam on yatağımız vardı. Geri döndüm. Tüm koridorlarda yerlere bir şeyler atılarak yatak hâline getirildi, hemşirelerle birlikte serum taktık, dışkı ve kan örneklerini aldık.
Hikâye şuydu; tanımadıkları bir kişi aracının arkasında kangal kangal sucuk, Gölbaşı’na bağlı köyleri gezerek, bolca ucuz sucuk satmış. Herkes doya doya yemiş, 5-6 saat sonra da hep birlikte ambulanslarla, en yakınlarındaki sağlık merkezi olan hastanemize getirilmişlerdi. Sabah saatlerinde üreme belli oldu; üreyen bir paratifo etkeniydi. Ancak o dönemde henüz ülkede olmayan kinolon grubu antibiyotikler dışında eldeki mevcut diğer antibiyotiklere dirençliydi. Antibiyotiğe erişmek büyük çaba gerektirdi. Bugünlerde tüm bilimsel ve fiziksel gücü yok edilse de o vakitler akademi ve üniversite hastaneleri önemseniyor ve yaptığımız başvurulardan sonuç alabiliyorduk. Adli soruşturma, satıcının eşek dâhil hastalıktan ölmüş hayvanlarının........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein