menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

LGBTİ+ hakları insan haklarıdır

15 0
previous day

“Bize yaşama hakkı vermiyorlar. Ailem başta kabul etmiyor. Hadi bay.”

5 Haziran gecesi Edirne’de intihar eden Helin isimli trans kadının bu son sözleri hâlâ zihnimde yankılanıyor. Helin’in bu sözleri, yaşadıklarının İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin özüne aykırı olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

10 Aralık 1948’de kabul edilen ve bugüne kadar 500’den fazla dile tercüme edilerek yeryüzündeki herkese ulaştırılan bu beyanname; insan onuru, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik gibi temel değerler üzerine inşa edilmiştir. Ne yazık ki bu değerler Helin’in yaşamına dokunamamış. İnsan onuruna yakışır bir yaşam ancak bireyin ve toplulukların özgür olduğu, yalnızca eşit hissetmediği, aynı zamanda eşitliğin güvence altına alındığı bir ortamda mümkündür. Beyannamenin kardeşlik ilkesi de yalnızca diğer değerlerin anlamlı biçimde yaşama geçirilmesiyle anlam kazanır.

Helin, bu dünyada ailesinin yanında dahi kendisi olarak var olmanın zorluğuna dayanamayarak “Hadi bay” diyerek aramızdan ayrıldı. İki kelimelik bu veda, Helin’i aramızdan alıp götüren bir çığlıktı. Aslında bu bir çığlık. Ne yazık ki bu çığlığı yeterince duymuyoruz.

Bir diğer üzücü gerçek ise Helin’in yaşadıklarının ilk ve tek olmaması. İstanbul Onur Haftası ve Trans Onur Haftası komiteleri de açıklamasında bu durumun yapısal yönüne dikkat çekerek; yaşananların bireysel değil, sistematik olduğunu vurguladı.

Komiteler, Helin’in yaşamına son vermesinin sağlık, eğitim, istihdam, barınma gibi alanlarda kapsayıcı politikaların eksikliğiyle bağlantılı olduğunu belirtti. Aynı zamanda LGBTİ ’lara yönelik nefret söylemlerinin etkisinin de altı çizildi. Bu nedenle Helin’in intiharı, uygulanan politikalarla doğrudan bağlantılı olup, politik bir cinayet olarak nitelendiriliyor.

Toplumsal yaşama katılımı engelleyen, özellikle sağlık gibi yaşamsal hizmetlere erişimde yaşanan sorunlar, LGBTİ ’ları daha fazla etkiliyor. Bu konudaki en güncel çalışma İngiltere’deki Ulusal İstatistik Ofisi'ne ait. 9 Nisan’da yayımlanan çalışmaya göre, aynı yaş grubundaki gey, lezbiyen, biseksüel ve diğer cinsel yönelimlere sahip kişiler arasında kasıtlı biçimde kendisine zarar verme oranı 100 bin kişide 1508,9 iken, kendisini heteroseksüel olarak tanımlayan kişilerde bu oran 100 bin kişide 598.4 oluyor.

İngiltere ve Galler’de Mart 2021 ile Aralık 2023 arasında yapılan çalışmada aynı grupta intihar oranı da her 100 bin kişide yüzde 50,3 iken, heteroseksüellerde yüzde 23,1 olarak tespit edildi. Yani, LGBTİ 'ların intihar oranı heteroseksüellere göre 2,2 kat daha fazla.

Tahmin edileceği gibi bu sonuçlar sadece elde edilen verilerle ilgili. Verilerin durumun tamamını yansıtmaması da LGBTİ ’ların yaşadığı güvensizlik duygusu ile ilgili: Cinsel yönelimlerini söylemekten çekiniyorlar. Ayrıca çalışmaya katılanlar arasında bazı deneyimlerini paylaşmayanlar da olabilir. Bu da, gerçek tablonun açıklanandan daha ağır olabileceğine işaret ediyor.

Çalışma çok önemli bir uyarı yaparak, “Salt bu verilerin cinsel yönelimin kasıtlı bir biçimde kendisine zarar verme veya intihar açısından raslantısal faktörü olduğunu söylemenin mükün olmadığını” ifade ediyor.

İngiltere’deki bu çalışmayı okurken İstanbul Onur Haftası ve Trans Onur Haftası komitelerinin açıklamasındaki eğitim, sağlık, istihdam, barınma vb. alanlardaki yapısal sorunları düşündüm. Ardındaki neden ne olursa olsun toplumun bir kesiminin daha fazla yaşamını yitirmesi, kendisine kasıtlı bir biçimde zarar vermesi devletin ve ilgili tüm kamu otoritelerinin, bu vakaları önlemek ve azaltmak için hangi gruplara yönelik çalışmalar yürütmesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.

Nisan ayında Macaristan Parlamentosu'nda Onur yürüyüşlerini yasaklayan bir kanun tasarısı kabul edildi. 21 hayır oyuna karşı 140 evet oyunun verildiği tasarı “çocuklara zararlı olduğu” iddiasıyla hazırlandı. Benzer şekilde, Rusya’da LGBTİ ’lara yönelik baskılar devam ediyor. İnternet siteleri engellenirken, basında bu konuda manipülatif haberler yapıyor. Kanunları kullanarak LGBTİ ’lara baskı uygulayan bir diğer ülkelerden ikisi ise Irak ve Gana. Her iki ülke de kabul ettiği kanunlarla eşcinsel ilişkileri 15 yıla kadar cezalandırabiliyor.

ABD başkanı Donald Trump ikinci defa seçilmesinin ardından birçok alanda daha baskıcı bir tutum izliyor. Bu noktada, LGBTİ ’lar da Trump’un hedefinde zira toplumsal alandan dışlanmalarına yol açabilecek başkanlık kararnamelerini yürürlüğe girdi.

Bahse konu bu ülkeler birbirinden farklı olsalar da LGBTİ ’lara yönelik saldırılarda ortaklaşmaları bize bir hususu gösteriyor: Demokrasi ve insan hakları standartları ile LGBTİ ’ların haklarının korunma düzeyi doğru orantılıdır.

Bu bakımından küresel düzeyde yaşanan otoriterleşmenin diğer insan hakları alanlarında olduğu gibi LGBTİ ’ların hak ve özgürlüklerini de olumsuz etkilediğini söyleyebiliriz. IPSOS’un 10 Haziran’da yayınlanan ve Melissa Dunne’nin hazırladığı küresel araştırmasının temel bulguları da bu yönde. Örneğin, 2021’de LGBT haklarını görünür kılan markalara destek oranı yüzde 49 iken bu yıl oran yüzde 41’e düşüyor. Markalara yönelik destekteki bu düşüş bu alanı kısıtlayan kanunların kabul edilmesinin sadece bir yansımasıdır.

ILGA Europe Ocak-Aralık 2024 dönemini kapsayan değerlendirmesinde LGBTİ ’lara yönelik Avrupa’daki mevcut durumu beş temel başlıkta şu şekilde topluyor:

LGBTİ ’ların görünmez kılınmaya çalışıldığı, haklarının yoğun biçimde ihlal edildiği ülkeler arasında Türkiye’de yer alıyor. Baskılara karşı İHD, KaosGL, Af Örgütü, ÜniKuir vb. insan hakları örgütleri raporlama, savunuculuk faaliyetleri yürütüyor.

LGBTİ ’lara yönelik baskı bilinçli ve koordineli bir politikanın sonucu olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumda, LGBTİ ’ların insan haklarının korunması da koordineli olmalıdır. Bu alanda çalışan aktivistler, insan hakları örgütleri, basın örgütleri, siyasetçiler daha fazla bir araya gelerek görüş alışverişinde bulunarak, deneyim paylaşarak yol haritası çıkarmalıdır.

Yapılması gerekenleri sayfalarca anlatmak mümkün ancak özetle:

Esasen, yazıdaki LGBTİ haklarına saldırı insan haklarına saldırıdır cümlesini şu şekilde de okuyabiliriz: LGBTİ haklarının korunması insan haklarının korunmasıyla mümkündür.

(Oİ/TY)

“YKS, sadece bir sınav değil; yılların emeğini, inancını ve hayalini taçlandırma anıdır.”

Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS), öğrencilerin yıllar süren emeklerinin karşılığını almak üzere çıktıkları önemli bir sınavdır. Ancak YKS sadece bilgiyle değil, doğru strateji ve psikolojik dengeyle de başarıya ulaşılabilen bir süreçtir. Bu yazıda sınav öncesi, sınav günü, sınav anı ve sınav sonrası için öğrencilerin işine yarayacak önerileri bir araya getiriyoruz.

Sınava son haftalarda girilirken yeni konu öğrenmeye çalışmak yerine daha önce öğrenilmiş bilgileri pekiştirmek çok........

© Bianet