menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Futbol “kız” işi değil mi?

21 6
02.10.2025

İyi niyetle çekilmiş olduğu aşikâr filmde Azerbaycan’ın Şeki kentinde eski futbolcu Mamed’in kız çocuklarına futbolu sevdirme çabalarıyla karşı karşıyayız.

Lakin esas meselenin kızlardan çok nispeten muhafazakâr ahaliyi ikna etmek olduğunu da hemen kavrıyoruz.

Belgeselin esas kahramanı Mamed, kız çocuklarının yalnız millî platformda değil, ecnebi ülkelerde de top koşturabilmesi için düzgün bir takım oluşturma peşindeyken hemşehrilerine olduğu kadar seyirciye de kök söktürüyor.

Önceden tasarlanmış olduğu hissini veren muhtelif sekanslarda Mamed kız çocuğu sahibi ebeveynlere adeta musallat oluyor ve neredeyse her defasında hüsrana uğruyor. Kızlarının futbolla iştigal etmesini münasip görmeyenler envaiçeşit mazeretlerle kahramanımızı püskürtüp duruyor.

Kimi memlekette kız çocuklarının futbol oynamasının millî değerlerle uyuşmadığını söylüyor, kimi ise namus kavramını veya dinî takıntıları dile getirmese de kısaca “Kız işi değil!” diyor.

Kameranın varlığından ve Sovyet kültürü tesirinin halen hissediliyor olmasından mı ne, çoğu “Kızım okuyacak, üniversiteye gidecek” diye Mamed’i bertaraf ediyor; geleneklerine bağlı olduklarının imajını cilalamak üzere birileri “Büyüklerimiz münasip görmez!” babında cevaplar veriyor.

Dünya prömiyerini Sheffield DocFest’te gerçekleştirmiş olan, çok yönlü şahsiyet İmam Hasanov imzalı belgesel seyirciyi kavrayacak manidar teferruatları başta hızla tüketerek belirsiz bir istikbale doğru yol alıyor. 2025 Azerbaycan yapımı 86 dakikalık "Hayalperestler: Işığın Uşakları (Xəyalpərəstlər: İşığın Uşaqları/Dreamers: People of the light) "filmi en son Saraybosna Film Festivali’nde yer alma muvaffakiyetini de göstermişti.

Filmin, en başından itibaren seyirciyi yüksek beklentilere gark etmesinin ana nedeni, nedense NASA uzay kostümleri giymiş iki kişinin gizemli varlığı.

Belgeselin ortalarında meşhur Sovyet kozmonotu Yuri Gagarin adı verilmiş bir restoranın tabelasını bir an gördüğümüzde belki mevzubahis referanslar birbirine bağlanır ve manalı bir argümana dönüşür diye beyhude ümitleniyoruz. Belgeselin sonunda, koreografisi tekrar aynı frapanlıkla tasarlanmış sekansta, iki çocuğun eşliğindeki uzay çalışanları çıktıkları mağaramsı yere dönüyorlar. Bize verilmek istenen mesaj Şeki’li kızların futbol heveslerinin uzaya gitmek kadar zor ve meşakkatli bir yolculuk olduğu mu acaba?

Belgesel boyunca Mamed’in bilhassa yetimhanede yaşayan kız çocuklarıyla futbolda belirli bir seviyeye geldiğini görüyor, bazı başarılara imza attığını az çok tahmin ediyoruz. Doğru dürüst antrenman veya tatmin edici maç sekanslarına pek rastlamasak da mühim olan futbolcu kızların Mamed’i sevmesi, sayması ve onun sayesinde alternatif bir istikbal tahayyül edebilmeleri.

Bu işe baş koymuş kızlar akranları için rol modeli olmayı umuyor, kadının hür olması gerektiğinden ve kadın erkek eşitliğinden dem vuruyorlar.

Belgeselin ortalarına doğru, futbolcu kızların devre arasında soyunma odasındaki hararetli münakaşa sekansı şahit olduğumuz en hakiki anlardan.

Filmin sonundaki maç bitiminde spor bürokratlarının madalya ve muhtelif mükâfatları dağıtma töreni insanda bir kirlilik hissi bırakmıyor değil; sözüm muhakkak ki meclisten dışarı, lakin reşit olmayan sporcuların dahil edildiği tüm organizasyonlar nedense genel olarak bende bu duyguyu uyandırır.

Belgeselde bir ara futbol oynamış bir kız çocuğunun şatafatlı ve “çok makyajlı” düğününe de dahil oluyoruz. Film boyunca mevzubahis coğrafyada kız çocuklarının aslında evlenmek, üstelik çok genç yaşta kocaya “varmak”, çoluk cocuğa karışmak için futbol oynamadıkları malumatını ben hatırlamasam da belgesel hakkındaki muhtelif kaynaklarda bu mühim “teferruat”a ulaşabiliyoruz.

Belgeselin, suniliğiyle rahatsız edici bir diğer sekansında bir baba, vaktimizin büyük bir kısmını geçirdiğimiz Şeki Şeher stadyumuna gelerek, kız evladının artık futbolla iştigal etmeyeceğini ilan etmek suretiyle onu alıp götürmesi ataerkil rejimin Azarbaycan’da ne kadar hissedilir olduğunu aslında ispatlıyor.

Oysa, gene bir diğer kısacık sekansta, kabiliyet yarışması hissi veren bir televizyon programına katılmış bir erkeğin bale tütüsüyle arzıendam etmesi kimseleri şaşırtıp irkiltmiyor; aksine kahkahalar alkışlara karışıyor…

Mamed’in ikinci adresi mütevazı stadyumun duvarında “Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez” yazısını taçlandıran Azerbaycan bayrağı çizimi, hakkıyla olabilecekken nedense alışılagelmiş devasa boyutta değil.

Her şey bir yana, hayat gailesi içindeki Mamed’i ve ona canla başla destek olan eşi Svetlana’yı takdir etmemek ne mümkün!

Fakat filmi çeken iddialı sinemacı İmam’ın, geleneklere karşı mücadele, sessizliği kırma, toplumsal rolleri sarsma argümanlarını layıkıyla desteklediğini........

© Bianet