Don…Ki...O…Te
La Mancha’lı Don Quijote, nam-ı diğer Mahzun Yüzlü Şövalye İstanbul’a gelmiş…
Neden acaba? Kim bu Don Ki O Te? Ne iş yapar? Neden gelmiş? Bir tuhaf görünüyor!
Bir yolculuk sırasında, çok güzel kır bir kısrak üzerinde, kırmızı mor kadifen şeritlerle süslü, yeşil bir ceket, başında aynı kadifeden bir şapka, mahmuzları yeşil cilayla parlatılmış Yeşil Adam atıyla Don Quijote’ye yetişmiş ve birlikte yolculuk etmeye başlamışlar.
Yolculuk sırasında Yeşilli Adam, şaşkın şaşkın bakıyor. La Mancha’lı Don Quijote gibi bir insan hiç görmemiş. Atının uzunluğuna, adamın boyunun uzunluğuna, yüzünün zayıflığına ve sarılığına, zırhlarına, tavır edasına hayretle bakıyordu. O memlekette uzun yıllardır görülmemiş bir görüntüydü bu.
Don Quijote, yolcunun kendisine ne kadar dikkatle baktığını fark etti; şaşkınlığını ve merakını anladı. Son derece nazik ve başkalarını memnun etmeye hevesli olduğu için de o bir şey sormadan hamle yapıp dedi ki:
“Zat-ı âlinizin, benim bu çok farklı ve hiç alışılmamış görünüşüme şaşırmış olmanız, beni şaşırtmaz; ancak, zat-ı alinizi bu şaşkınlıktan kurtarmak için şunu belirtmek isterim ki, ben serüven peşinde koştukları söylenen şövalyelerdenim. Memleketimden ayrıldım, mülkümü bıraktım, rahatımdan vazgeçtim ve kaderin kollarına kendimi teslim ettim; beni istediği yer götürsün diye. Ölmüş olan gezgin şövalyelik geleneğini diriltmek istedim ve uzun zamandır, kâh tökezlenip kâh düşerek, kâh savrulup, kâh doğrularak amacımı büyük ölçüde gerçekleştirmekteyim; dullara yardım ederek, genç kızların imdadına koşarak, evlileri, öksüzleri ve yetimleri koruyarak, gezgin şövalyelere yakışır işler yapıyorum. Bu şekilde, çok sayıda korkusuzca ve Hıristiyanca kahramanlığım sayesinde, dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinde kitap halinde basılmaya lâyık bulundum. Hikayem otuz bin nüsha halinde basıldı; Tanrı engel olmazsa, otuz bin kere bin nüsha daha basılacak. Kısacası, özetle, hatta tek kelimeyle söylemek gerekirse, ben La Mancha’lı Don Quijote, nam-ı diğer, Mahzun Yüzlü Şövalyeyim. Her ne kadar, kişinin kendini övmesi küçültücü ise de ben bazen kendimi övmek zorunda kalıyorum; tabi ki benim yerime konuşacak bir başkası bulunmadığı zamanlar. İşte saygıdeğer beyefendi, artık kim olduğumu ve icra ettiğim mesleği bildiğinize göre, bu at da mızrak da kalkan da silahlar da bir araya gelmiş bu zırh parçaları da yüzümün sarılığı da zayıflığım ve süzgünlüğüm de bundan böyle sizi şaşırtmayacaktır.”[1]
Don Quijote, şu sıralar Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu’na kadar gelmiş…
Anlattıklarını, açtığı sandığından çıkanlarla oyun gibi anlattı arkadaşlarıyla…
“Bir hayalin peşinde, bir şövalyenin izinde” seyrettik oyununu, yaptıklarını…
Seyirciler ve geldiği memleketin sakinleri olarak şaşırmayalım diye bize de Yeşil Adam’a anlatır gibi anlatmışlar önceden…
“Hayatın sıradanlığına meydan okuyan Don Quijote’nin, bir berber tasını altın bir miğfere, çorak toprakları şövalye diyarlarına dönüştüren düş gücüyle çıktığı bu yolculuk, ‘Mermahetli ol. Cesur ol. Onurlu yaşa. Asla hayal etmekten vazgeçme ve hayal........© Bianet





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d