menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Seraf Özer babası Ahmet Özer’i anlattı: Bu dava, siyasi iklim için bir turnusol

12 1
20.05.2025

Tarih: Ekim 2024… İstanbul Esenyurt’ta bir sabah. Halkın oylarıyla seçilmiş bir belediye başkanı, bir profesör, bir bilim insanı, şafak vakti gözaltına alınıyor. Ardından hızla hazırlanan bir iddianame, jet hızıyla atanan bir kayyım ve geride kalan yüz binlerce seçmenin iradesi...

Prof. Dr. Ahmet Özer’in tutuklanması ve sonrasında başlayan yargı süreci, yalnızca Türkiye’nin hukuk sistemini değil, siyasetin vicdanını da ciddi bir sınavla karşı karşıya bırakıyor. Bu sürecin en güçlü tanıklığını ise kızı Seraf Özer yapıyor. Hem avukatı, hem evladı olarak sadece savunma yapmıyor; demokrasiye, adalete ve halk iradesine duyduğu inancı kararlılıkla vurguluyor.

Prof. Dr. Özer, 23 Mayıs 2025 Cuma günü saat 10:00’da Marmara Açık Cezaevi Yerleşkesi’nde bulunan 1 No’lu duruşma salonunda, “örgüt üyesi” olduğu iddiası ile hâkim karşısına çıkacak.

Duruşma öncesinde bianet’in sorularını yanıtlayan Seraf Özer, “Babam hiç eğilmedi, bükülmedi; cezaevinde de halkının güvenini yere düşürmemek için mücadelesine devam etti” diyor, “Bu davadan alınacak karar, siyasi iklim açısından da emsal teşkil edecek” diye ekliyor.

Avukat Seraf Özer anlatıyor

23 Mayıs’ta Silivri’deki dava ve 14 Mayıs’ta görülen dava (sonucu sanırım 15 gün içinde belli olacak) süreç açısından bir turnusol olabilir mi?

14 Mayıs 2025 tarihinde İstanbul 9. İdare Mahkemesi’nde görülen dava Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in görevden uzaklaştırılması ve yerine kayyum atanmasına ilişkin işlemlerin iptaline ilişkindi. Duruşmaya asil olarak Esenyurt Belediye Başkanımız kıymetli babam da katılarak çok etkileyici bir savunma yaptı.

İdare Mahkemelerindeki usul ceza mahkemelerinden farklı, duruşmada karar açıklanmaz. Bu davada Mahkemenin kararını 15 gün içerisinde öğreneceğiz ancak uygulamada bu süre uzayabiliyor.

Burada verilecek bir karar, mevcut tüm kayyumlar açısından bir emsal teşkil edecek ve karar yalnızca Esenyurt halkının iradesi ve Ahmet Özer’in seçilme hakkı kapsamında değil, Türkiye’deki kayyum rejiminin sürüp sürmeyeceği açısından da elzem bir temsil niteliğinde olacak.

Seçim, yalnızca bir prosedür değil; halkın egemenliğini devreye soktuğu kutsal bir irade beyanıyken bugün halk sandığa güvenini kaybetmiş durumda. Dolayısıyla vatandaşın sandığa olan güvenini yeniden tesis edebilmek adına da oldukça önemli ve belirleyici bir karar olacak. Bu davanın halkın iradesinin yönetime yansıyıp yansımadığına, demokratik hukuk devletinin hâlâ geçerli olup olmadığına dair bir sınav olduğunu düşünüyorum. Bu dava, bir şahsın değil, demokrasinin geleceğini belirleyen davalardan biri olduğu için demokrasinin yalnızca bir laf değil, bir yaşam biçimi olduğunun kayda geçirilmesini sağlamak adına da elzemdir.

Peki 23 Mayıs Cuma günkü davaya dair de tay anlatır mısınız?

23 Mayıs 2025 tarihi, saat 10:00’da Marmara Açık Cezaevi Yerleşkesi Duruşma Salonlarında bulunan 1 No’lu duruşma salonunda görülecek davamız ise zül saydığımız “terör örgütüne üye olma suçu” ile Prof. Dr. Ahmet Özer’in yargılandığı davanın ilk duruşması olacak.

4 ayda iddianame yazıldı ve 3 ay sonraya ise duruşma günü tayin edildi. Hukukçu kimliğimle ve tamamen objektif bir şekilde söyleyebilirim ki; babamın en nihayetinde beraat alması gereken bu dosyada, en iyi ihtimalle 7 ay boyunca tutuklu kalmış olacak. Bu atlanmaması gereken bir detay!

Bu duruşmada verilecek karar birçok açıdan önemli. Öncelikli olarak yürütülen barış sürecinin samimiyetini ve gerçekliğini ortaya koymak adına önemli bir gösterge olacak, zira toplumda da bu hususta beklenti yüksek. Buna ilişkin birçok geri dönüş alıyorum.

Sürece zarar vermemek adına, tamamen mesnetsiz iddialardan oluşan bu davadan tahliye almamız ve en nihayetinde beraat kararı almamız hukukun işlediği bir düzende kaçınılmaz olmalıdır. Bunu bir hukukçu olarak yalnızca ben değil, Türkiye’nin en tecrübeli avukatları ve ceza hukukunda yıllarca önemli işlere imza atmış isimler söylüyor.

Biliyorsunuz operasyonlar Esenyurt ile başladı. Dolayısıyla içeride tutuklu belediye başkanları arasından ilk duruşmaya çıkacak kişinin Prof. Dr. Ahmet Özer olması ve bu duruşma akıbetinin gerek diğer yargılamalar gerekse siyasi iklim açısından emsal teşkil edeceği düşünüldüğünde herkes açısından oldukça önemli. Bu minvalde sorunuza cevaben hem terör dosyasının ilk duruşması hem de kayyımla ilgili idari davamız Türkiye’nin demokrasisi açısından önemli bir turnusol niteliğindedir.

En başından beri bu süreci yalnızca Ahmet Özer meselesi olarak değil, toplumsal bir mesele olarak görüp sahiplendim. Hukukçu olmam hasebiyle de şahit olduğum ve bizzat yaşadığımız hukuksuzluğun bilinciyle, yarın bizlere ve çocuklarımıza demokratik bir hukuk devleti bırakabilmek adına var gücümle mücadele ettim, etmeye de devam edeceğim. Bu mesele hepimizin meselesidir.

Bu vesileyle sizler aracılığıyla da 23 Mayıs 2025 tarihi, saat 10:00’da Marmara Açık Cezaevi Yerleşkesi Duruşma Salonlarında bulunan 1 nolu duruşma salonunda görülecek davamıza, demokrasiye ve hukuka sahip çıkacak tüm vatandaşlarımızı beklediğimizi duyurmak isterim.

Babanız Ahmet Özer, 14 Mayıs 2025’de kayyım işleminin iptaliyle ilgili duruşmada “Ben yalnızca görevimi değil, halkımın oyunu, inancını ve anayasal hakkını savunuyorum” dedi. Siz bir evlat olarak, onun bu süreçte hem bir akademisyen hem bir siyasetçi hem de bir yurttaş olarak duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Seçim sürecinde babam gittiği her yerde, yapılan tüm mitinglerde, halk buluşmalarında istisnasız olarak hep şunu söyledi: “ Sizin vergilerinizle, halkın emeğiyle okudum, profesör oldum. Şimdi ise size şükran borcumu ödemek için buradayım, edindiğim tüm bilgi, birikim ve tecrübeyi halkıma hizmet olarak sunmak için buradayım. Ben hasbelkader aranızdan çıktım, profesör oldum. Ancak benim için önemli olan halkımın gönlünün profesörü olmaktır, sizin gönlünüzün profesörü olmaya geldim.” dedi.

Halk bu sözleri Ahmet Özer’in ağzından ilk defa duyuyordu. Ancak ben 31 yıllık yaşamımda bu sözleri ilk kez duymuyor, bu sözlerin gerçekliğine yürekten şahitlik etmiş birisi olarak halkına hizmet için büyük bir heyecan duyan bir başkan adayını gururla izliyordum.

Seçim sürecinde de katıldığım tüm çalışmalarda babama kızı olarak değil, dürüstlüğü yaşamında ilke edinmiş bir kadın hukukçu olarak Prof. Dr. Ahmet ÖZER’e kefil olduğumu hiç kuşku duymadan, göğsümü gere gere hep dile getirdim.

Babam, 31 Mart 2024 günü halkın büyük bir teveccühü ile seçimi kazandıktan sonra da 1 gün dahi ara vermeksizin, haftanın 7 günü halkına hizmet etmek için, Esenyurt’un makûs talihini değiştirmek için çok çalıştı. Öyle ki ben babamı görebilmek için Pazar günleri 2 halk programı arasında bana 1 saatlik vakit ayırması için adeta pazarlık yapar olmuştum. Babamın Esenyurt için, Esenyurt halkı için ne denli emek verdiğine ailesi olarak bizzat biz şahidiz.

Ne ki 30 Ekim 2024 günü babamı düzmece bir soruşturma dosyası oluşturup bir şafak operasyonu ile jet hızıyla tutuklayıp yerine kayyum atadılar. Kayyum haberini henüz savcılık kararını beklerken yandaş medya haberlerinden öğrendik. Bununla en büyük kötülüğü bize değil Esenyurt halkına yaptılar.

Kayyım rejiminin günümüzde artık halk tarafından bir demokrasi utancı olarak görüldüğü aşikar. Ancak babam hiç eğilmedi, bükülmedi ve cezaevinde de Esenyurt halkının güvenini, teveccühünü, aldığı oyları yere düşürmemek adına mücadelesine devam etti.

Buna da bir fiil şahit olduğum için, bu kayyum işleminin iptali ile ilgili açtığımız davada derdinin koltuk değil, demokrasi olduğunu, o gün o duruşmada kendi için değil, kendisine oy veren 229.000 vatandaş adına bulunduğunu bir kez daha gördük ve şahitlik ettik.

İşte bu yüzden ben göğsümü gere gere her yerde “Ahmet Özer’in kızı olmaktan onur ve gurur duyuyorum!” diyorum.

Bence herkes siyasetçi........

© Bianet