Türkiye’de eğitim süresinin kısalması ve bölgesel farklılıklar
“Eğitim süresinin kısalması, yalnızca okulun değil, toplumun ufkunun da daralması demektir"
Eğitim süresi, bireylerin yalnızca okulda geçirdikleri yılları değil, aynı zamanda toplumsal eşitlik, ekonomik gelişme ve demokratikleşme düzeyini de yansıtan önemli bir göstergedir. Türkiye’de eğitim süresinin kısalması olgusu, farklı şekillerde anlaşılabilir: Resmî zorunlu eğitim süresinin fiilen uygulanamaması, öğrencilerin ekonomik ve kültürel nedenlerle okulu terk etmesi ya da yükseköğretimdeki programların niteliğinin ve süresinin değişmesi. Bu durum eğitim sosyolojisinin merkezinde yer alan “eşitsizliklerin yeniden üretimi” tartışmalarıyla doğrudan ilişkilidir.
Uluslararası kurumların açıkladığı veriler, Türkiye’nin eğitim süresi bakımından OECD ülkeleri ortalamasının gerisinde olduğunu göstermektedir.
Türkiye Ortalaması
Dünya Ortalaması
OECD Ortalaması
6,5
7,8
11,0
2015
Kaynak: UNESCO Institute for Statistics (UIS), OECD Education at a Glance 2023, TÜİK Eğitim İstatistikleri.
Tabloda görüldüğü üzere Türkiye’de ortalama eğitim süresi artmakla birlikte, son yıllarda ekonomik krizler, pandemi koşulları ve okul terkleri nedeniyle ilerleme hızı yavaşlamış, bazı bölgelerde ise fiilen gerilemeler yaşanmıştır. Özellikle kırsal kesimde ve dezavantajlı gruplarda bu süre 5-6 yıla kadar düşebilmektedir. TÜİK’in 2022 verilerine göre, 5-17 yaş arasındaki çocukların %4,4’ü ekonomik faaliyetlerde yer almakta, bu da eğitim sürelerini doğrudan kısaltmaktadır.
Bu noktada önemli bir eleştiri, eğitim istatistiklerinin gerçeği tam olarak yansıtmamasıdır. MESEM öğrencileri, açık lise öğrencileri ve devamsızlık nedeniyle fiilen okul dışında olan gençler de hâlen “okulda” gösterilmektedir. Bu gruplar istatistiklerden çıkarıldığında Türkiye’nin ortalama eğitim süresinin 4-5 yılının düştüğü görülmektedir. Bu durum, eğitim süresinin kâğıt üzerinde uzatıldığı, fakat fiiliyatta kısaldığı anlamına gelmektedir.
UNESCO verileri, Türkiye’de kız çocuklarının erkeklere kıyasla eğitime daha erken yaşta veda ettiğini, özellikle lise sonrası devam oranının düştüğünü göstermektedir. Geleneksel aile yapısının güçlü olduğu bölgelerde kız çocuklarının eğitime devamı hâlâ ikincil görülmekte, bu durum toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden üretmektedir.
Sınav odaklı sistem ise öğrencilerde yabancılaşma ve anomi yaratmakta, okulun sosyal uyum sağlayıcı işlevini zayıflatmaktadır. Eğitim yalnızca “diploma alma süreci ”ne indirgenmekte, toplumsal ufku genişletme işlevini kaybetmektedir.
Türkiye’de eğitim süresinin kısalması olgusu homojen bir şekilde tüm ülkeye yayılmamaktadır. Özellikle Kürtlerin yaşadığı bölgelerde eğitim sürelerinin Türkiye ortalamasının altında kaldığı görülmektedir. Bu durumun kökleri, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan tarihsel eşitsizliklerde yatmaktadır.
UNESCO ve TÜİK verileri ışığında yapılan bölgesel araştırmalara göre: Türkiye’de ortalama eğitim süresi 2023 itibariyle 8,4 yıl iken, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde bu süre 6-7 yıla kadar düşmektedir. Bazı kırsal ilçelerde özellikle kız çocuklarının eğitime devam süresi 4-5 yıl civarındadır.
Aileler için eğitim uzun vadeli bir yatırım olarak görülse de kısa vadeli ekonomik ihtiyaçlar daha baskındır.
Özellikle kız çocuklarının eğitimden kopmasına yol açmaktadır.
Kürtçe, Arapça gibi anadillerin yoğun olduğu bölgelerde çocuklar, Türkçe eğitim sistemine uyum sağlamakta güçlük çekmekte, bu da erken terk oranlarını artırmaktadır. Anadilde eğitimin olmayışı, çocuklarda okul fobisi, yabancılaşma ve başarısızlık hissi yaratmaktadır.
Göç ve mevsimlik işçilik, eğitim sürelerini doğrudan kısaltmaktadır.
Bu koşullar, merkez-çevre ilişkileri bağlamında da okunabilir. Eğitim kurumları Batı’da sosyal hareketliliği artıran bir araç olurken, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde eşitsizlikleri yeniden üreten bir mekanizma haline gelebilmektedir.
Eğitim süresinin kısalması, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde kuşaklar arası yoksulluğun daha yoğun şekilde sürmesine yol açmaktadır.
Eğitim sistemine yabancılaşan bireyler, toplumsal katılım süreçlerinden dışlanmakta, bu da demokratik temsil sorunlarını artırmaktadır. Eğitim süresinin düşük olması, gençleri batı illerine göçe zorlamakta; bu göçler çoğu zaman vasıfsız işgücü şeklinde........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Ellen Ginsberg Simon
Constantin Von Hoffmeister
Mark Travers Ph.d