Erkek egemen toplumu güçlendirenler
Cinsellik insanın bir parçası. İnsana dair olan her şeyde, aşkta, sanatta, yaşamın içinde cinsellik elbette var. Bu yüzden erotizm de, cinsellik de sanatın konusu olmuştur, olmaya devam edecektir. Fakat bir sanat eserinin değerini erotizm veya cinsellik belirlemez. Bugün ise durum tersyüz edilmiştir. Sanat diye topluma sunduklarından cinselliği çıkarırsanız, geriye pek bir şey kalmıyor.
Cinsellik, emperyalizm çağında bir amaca indirgenmekte ve kamusal alana çıkarılmakta, insanların gözüne sokulmaktadır. Sanat ve kültür alanı da bunun başını çekmektedir. Pornografi, teşhircilik ve kaba cinsel eğilimler, yalnızca kadının hatta insanın değil, insana dair her şeyin, başta aşkın ve sanatın da düşüşünü getirmektedir.
Sosyolog Richard Sennett, aşkın değerden düşüşünün sebeplerinden birini erotizmin dışlanması ve yerine cinselliğin geçmesi eğilimine bağlar. Erotizm, cinsel arzunun ve son tahlilde bizatihi cinsel ilişkinin, çevresinde kalıcı bir aşk ilişkisinin kurulduğu ve sürdürüldüğü bir eksen olarak konumlanması, daha önce çok yanlı, bütünlüklü sosyal ilişkilere atfedilen bütün özellikleri taşıyan istikrarlı bir sosyal birliktelik biçimi anlamına gelir. Cinsellik ise cinsel ilişkinin tek bir işleve, cinsel arzunun tatmini işlevine indirgenmesidir. Böylesi bir indirgeme, genelde, cinsel ilişkiyi karşılıklı sempati ve sorumluluk doğurmaktan ve böylelikle eksiksiz bir kişisel birlikteliğe ilerlemekten alıkoymayı amaçlayan özel önlemlerle hayata geçirilir. Aşktan yoksun cinsellik, partnerden bir amacın yerine başkası geçebilen bir aracı olarak faydalanıldığı, bir gerilim atma düzeyine indirgenmiştir. Diğer bir sonuç ise cinselliği erotizm bağlamından koparmanın aşk ilişkisini önemli oranda zayıflatması olmuştur. İlişki en güçlü kaynaklarından birini yitirmiş (ya da paylaştırmak zorunda kalmış) ve istikrarının savunulması artık daha da güçleşmiştir.(1)
Yalnızca içi boşaltılmış cinsellik değil, porno da günümüzde insana en büyük zararı verenlerden. Sınırsız internet, pornonun patlamasına sebep oluyor. Önceki gün Fransız Le Monde’de çıkan bir görüş yazısının başlığı şu: “Pornografiye erişim çocukların ruh sağlığını ve psikolojik bütünlüğünü ciddi şekilde zedeliyor.”(2) Bu bir halk sağlığı sorununa da yol açıyor. Yazıda şöyle deniyor: “Bu gerçek halk sağlığı kriziyle karşı karşıya kalan daha fazla ülke, küçüklerin pornografik web sitelerine erişimini kısıtlamak için adımlar atıyor: Birleşik Krallık, Kanada, Almanya, Fransa... Fransa'da, 2020'de ve tekrar 2024'te, yasa koyucu, kullanıcıların yaşlarını basit bir öz beyanın ötesinde etkili bir şekilde doğrulamayan web sitelerinin engellenmesine izin veren hükümler kabul etti.” Ayrıca bazı ülkelerdeki araştırmaların pornografi tüketen kadınların cinsel şiddet mağduru olma olasılığının dört kat daha fazla olduğunu gösterdiği belirtiliyor.(3)
Özellikle sanallaşma ile birlikte gençlerde cinsel istek sorunu azalıyor ve yerini korkuya bırakıyor. Sosyolog Frédéric Lenoir, sanallaşmanın ve pornonun korkuyu güçlendirdiğini belirtiyor, ekliyor: “İnsanlar sanal dünyaya alıştı, bu nedenle doğrudan etkileşimler kafa karıştırıcı ve karmaşık hale geldi. Gençler artık ne istediklerinden emin değiller, ilişki........© Aydınlık
