Cömert ile Cimri
Mermer taşa yazacaklar adını
Kim götürmüş servetini malını
Eğer çalamazsan gönül sazını
Koparma telleri boşu boşuna
Aşık Gülabi
Küçükkenden beri paylaşırım. Çerezim varsa çerezimi, şekerim varsa şekerimi, param varsa paramı. Babam, dedelerim eli açık, gönlü bol insanlardı. Gerçek arkadaşlarım da öyle. Fiyaka satmaya başladığımızda birbirimizin giysilerini de değiş tokuş ederdik. Kimin parası varsa arkadaşlarla birlikte parçalanırdı. Bafa’da öyle, İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da, Viyana’da, Stockholm’de öyle. Benim param senin paran. Yarin yanağından gayrı herşey ortak.
Bugünkü kadar olmasa da o zaman da düşkırıklığına uğratan olaylar oluyordu kuşkusuz.
Stockholm’deki eve zaman zaman Türkiye’den gelen arkadaşlar olurdu, yeme içme yatma kalkma, tam pansiyon bedava bir süre kalırlardı. Ben de öyle yapmıştım ev ve iş durumunu ayarlayana dek. Aynı kafadaki dostlarım yoldaşlarımla yaşamıştım.
Birgün gene bir arkadaş geldi. “Hoş geldin. Buyur, ev ve iş durumunu ayarlayıncaya dek ye, iç, yat kalk”.
Aradan günler, haftalar ve aylar geçti. Üçüncü aydan sonra sıkıldım artık. Adam ne iş arıyor, ne ev. Arıyor gibi bile yapmıyor.
Kurtulmak istediğimi anlasın diye eve gitmemeye başladım. Adam bu kez iş yerine telefon etmeye başladı. “Neredesin? Yemek kalmadı. Aç kaldım burada”...
Sonunda “artık yeter” dedim. Yine de gitmemek için epey sızlandı ama gitmek zorunda kaldı... Çok sevdiğim bordo renk bir montum vardı, onu da almış giderken gözü çıkasıca.
Bugün artık bu tür olaylar sıradanlaştı. Günden güne daha da ağırlaşan sömürü düzeni, insan ilişkilerini de dayanışmadan iyice uzaklaştırdı. Sömürme, yolma, kullanma yarışı olağanlaştı.
Neydi o 60’lı 70’li yıllardaki arkadaşlık, dostluk, dayanışma!
Yaşadığım çok tatlı bir öyküyü anlatayım.
Arkadaş çevremizde bir yere gittiğimizde kimde para varsa o öderdi hesabı.
Stockholm’de bir akşam arkadaşlarla buluştuk, merkezde tren garının karşısında yeni güzel bir lokanta açılmış, oraya gitmeye karar verdik. Ama kimsede para yok, bende var. Yani ben ödeyeceğim hesabı.
En cicilerimizi giydik........
© Aydınlık
