Çoğalan bedenler, azalan insanlar
Çağımız, tüketim üzerine kurulu bir devinimle bizi avucunun içine almış durumda. Daha fazlasını iste, daha fazlasını al, daha fazlasını göster. Bu döngüde var olmanın yegâne kanıtı, sahip olduklarımız ve sergilediklerimiz haline geldi. İşte bu noktada, sadece dürüstçe işini yapıp evine huzurla dönmek, sevgi dolu bir yuva kurmak ve başını yastığa koyduğunda "bugün de iyi bir insandım" diyebilmek isteyenler için hayat zorlaşıyor.
Çünkü bu samimi arayış, etrafı yalanlarla örülü bir dünyada çoğu zaman kandırılmakla, hayal kırıklığıyla sonuçlanıyor. Güvendiğiniz dostun aslında bir menfaat bekçisi, sevdiğiniz insanın ise sadece kendi egosunu besleyen bir oyuncu olduğunu fark ettiğinizde, dünya başınıza yıkılıyor. Kendinizi, her şeyin sahte olduğu dev bir film setinde gibi hissediyorsunuz.
Bu his size de tanıdık geldiyse, yalnız değilsiniz. Peter Weir'in unutulmaz filmi "The Truman Show" tam da bu hissin sinemadaki karşılığıdır. Truman, doğduğu andan itibaren hayatının 24 saat kesintisiz yayınlanan bir reality show olduğundan habersizdir. En yakın arkadaşı, eşi, komşuları… Hepsi birer oyuncudur. Truman’ın dünyası mükemmel görünür ama bir o kadar da sahtedir. Ta ki bir........
© Analiz
