Ücretsiz emek, pahalı bedel
Bilet satışından sponsorluk anlaşmalarına, yiyecek-içecek harcamalarından turizme kadar uzanan geniş bir gelir zinciri vardır. Ancak bu zincirin görünmeyen bir halkası, hatta çoğu zaman görmezden gelinen tarafı gönüllü emeğidir. Gönüllülük, festival ekonomisinin hem en büyük destekçisi hem de en tartışmalı unsurudur. Çünkü gönüllü sisteminin yarattığı ekonomik katkı kadar, görünmeyen bir maliyet boyutu da vardır.
Festivallerin ölçeği büyüdükçe, iş gücü ihtiyacı da aynı hızla artar. Binlerce katılımcıyı ağırlayan bir organizasyon, lojistikten güvenliğe, sahne kurulumu ve misafir yönetiminden temizlik hizmetlerine kadar onlarca farklı alanda çalışana ihtiyaç duyar. Bu noktada gönüllülük sistemi devreye girer. Organizasyonlar, çoğu zaman gençlerin deneyim kazanma isteğini veya festival atmosferinde bulunma arzusunu kullanarak yüzlerce kişiyi ücretsiz çalışmaya yönlendirir. Kağıt üzerinde bu durum “karşılıklı fayda” gibi görünse de, ekonomik açıdan bakıldığında tablo biraz daha karmaşık hale gelir.
Öncelikle, gönüllü emeğinin yarattığı “tasarruf” boyutuna bakmak gerekir. Normal şartlarda ücretli iş gücüyle karşılanacak hizmetler, gönüllüler aracılığıyla neredeyse sıfır maliyetle sağlanır. Bu, festival organizatörleri için ciddi bir maliyet avantajıdır. Örneğin, 500 gönüllünün yer aldığı orta ölçekli bir festivalde, kişi başı günlük asgari ücret karşılığı üzerinden hesaplandığında dahi yüz binlerce........
© Analiz
