menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ulusal Muhafızlar sokaklarda: Amerika'da "kurumsal" çözülme mi yaşanıyor?

12 0
09.09.2025

Amerikalı akademisyen Dr. Adam McConnel, ABD Başkanı Donald Trump’ın askerleri sokaklara indirmesinin ABD demokrasisi ve federal kurumlar üzerindeki etkilerini AA Analiz için kaleme aldı.

***

"İmparatorluk… doğuşunu sağlayan özgün yönetim yapılarını zamanla aşındırarak ortadan kaldırdı ve böylece tek adam yönetimine giden yolu açtı [1]."

Amerika Birleşik Devletleri, saldırgan dış politika söylemlerine ve zaman zaman giriştiği yırtıcı savaşlara rağmen, bir imparatorluk gücü olma konusunda her zaman çelişkili bir tavır sergiledi. 1930'lara kadar Amerikalıların büyük çoğunluğu dünya meselelerine karışmak istemiyor, "imparatorluk" kavramını ise İngilizleri küçümsemek için kullanıyordu. Japonya’nın Pearl Harbor’a saldırmasına kadar, iç kamuoyundaki baskılar Başkan Franklin Delano Roosevelt’i (FDR), Nazi Almanyası’na karşı Britanya’ya yardım ederken çeşitli dolambaçlı yollar izlemeye mecbur bıraktı.

ABD’nin küresel liderliğinin ne anlama geldiğini gerçekten kavrayabilen siyasetçiler, muhtemelen yalnızca İkinci Dünya Savaşı kuşağıydı. Eisenhower yönetimlerinden bu yana ise manzara yavaş fakat sürekli bir gerilemeye işaret ediyor. Ekonomik üretkenlik ve askeri güç, Amerika’nın küresel hakimiyetini uzun süre ayakta tutsa da, liderlik kapasitesindeki aşınma onlarca yıldır açıkça görülüyor.

Buna paralel olarak, ABD’nin dünyanın başlıca ekonomik, askeri ve siyasi gücü olmasından kaynaklanan iktidar ve servet, Amerikan toplumu ve siyasal sistemi üzerinde bozucu etkiler yaratmaya başladı. 1980'lerdeki "Reagan Devrimi," toplumsal servetin yeniden dağıtımını sağlayan FDR’nin "New Deal" dönemini sona erdirdi. Böylece seçimler, giderek paranın ve imaj manipülasyonunun belirlediği yarışlara dönüştü.

2017’nin başlarında Anadolu Ajansı için yazdığım bir yazıda, Donald Trump’ın başkanlığının ne kadar sorunlu geçerse geçsin, kısa vadede ABD’nin ekonomik ve siyasi sisteminin çöküşüne yol açmayacağını belirtmiştim [2].

Trump’ın ilk döneminde ülke, "artan kayırmacılık ve nepotizm ile birlikte, kötü hazırlanmış iç ve dış politikaların dört yılına" sahne oldu [3]. Buna rağmen Amerikan siyasi sistemi bu süreci atlatmayı başardı, hatta Joe Biden yönetimi, Trump döneminde başlatılan birçok politikayı devam ettirdi. Federal kurumlar arasında en büyük darbeyi, bütçesi kısılıp adeta işlevsiz bırakılan Dışişleri Bakanlığı aldı. Ancak bu kurumun etkinliği, zaten son 60 yıl içinde önemli ölçüde gerilemişti [4].

Trump ikinci kez göreve geldiğinde, federal kurumlara adeta Arnold Schwarzenegger’in "Terminatör" filminde karakola dönüşü gibi geri döndü. Hemen her hafta, başkanlık yetkilerinin geleneksel ve yasal sınırlarını zorladığı ya da doğrudan yok saydığı pek çok örnek ortaya çıktı. Bu adımların bir kısmı mahkeme kararlarıyla engellense ya da ertelense de, yine de yeni emsaller oluşmaya devam ediyor [5].

Trump ve destekçileri, başkanlık yetkilerini neredeyse sınırsız görüyor. Oysa bu, Amerika’nın anayasal düzenini inşa edenlerin tasarladığı bir şey değildi [6]. Aslında "denge ve denetim" ilkesi, her bir devlet organının belli yetkilere sahip olmasını ama aynı zamanda diğer organların yetkileriyle sınırlandırılmasını ifade eder. Yürütmenin yetkileri de özellikle bir kral ya da imparatorun ortaya çıkmasını........

© Anadolu Ajansı Analiz